diğer kısmı “İkisi bir değil, fakat biribirisiz olmaz” demiş-
ler ve bunun gibi çok muhtelif fikirler beyan etmişler.
Ben şöyle bir fark anladım ki:
İslâmiyetiltizamdır;
imaniz’andır.Tabir-idiğerle,İslâmiyethakkatarafgirlik
veteslimveinkıyattır;imanise,hakkıkabulvetasdiktir.
eskide bazı dinsizleri gördüm ki, ahkâm-ı kur’âniyeye
şiddetli tarafgirlik gösteriyorlardı. demek, o dinsiz, bir ci-
hette hakkın iltizamıyla İslâmiyet’e mazhardı;
dinsizbir
Müslüman
denilirdi. sonra bazı mü’minleri gördüm ki,
ahkâm-ı kur’âniyeye tarafgirlik göstermiyorlar, iltizam
etmiyorlar;
gayrimüslimbirmü’min
tabirine mazhar olu-
yorlar.
Acaba,İslâmiyet’siziman,medar-ınecatolabilirmi?
El ce vap
: İmansız İslâmiyet sebeb-i necat olmadığı gi-
bi, İslâmiyet’siz iman da medar-ı necat olamaz.
Felillâhil-
hamdüvelminnetü
, kur’ân’ın i’caz-ı manevîsinin feyziy-
le, risale-i nur mizanları, din-i İslâm’ın ve hakaik-ı
kur’âniyenin meyvelerini ve neticelerini öyle bir tarzda
göstermişlerdir ki, dinsiz dahi onları anlasa, taraftar ol-
mamak kabil değil. Hem, iman ve İslâm’ın delil ve bür-
hanlarını o derece kuvvetli göstermişlerdir ki, gayrimüs-
lim dahi anlasa, herhâlde tasdik edecektir; gayrimüslim
kaldığı hâlde iman eder.
evet,
Sözler,tuba-icennetinmeyvelerigibitatlıve
güzelolanimanveİslâmiyet’inmeyvelerinivesaadet-i
dâreyninmehasinigibihoşveşirinöyleneticelerini
göstermişlerki,görenlerevetanıyanlaranihayetsizbir
ahkâm-ı kur’âniye:
Kur’ân’ın hü-
kümleri, emirleri.
beyan etme:
açıklama, izah et-
me
biribirisiz:
biri diğeri olmadan.
bürhan:
kanıt, ispat, doğruyu
yanlıştan ayıran delil.
cihet:
yön, taraf.
delil:
kılavuz, doğru yolu göste-
ren bir davayı, meseleyi ispata
yarayan şey, bürhan.
din-i İslâm:
İslâm dinî.
Felillâhilhamdü velminnetü:
hamd ve minnet sadece Allah’a
aittir.
feyiz:
bereket, ilham, ikram.
fikir:
düşünce.
gayrimüslim:
Müslüman olma-
yan.
hak:
doğruluk, gerçek.
hakaik-ı kur’âniye:
Kur’ân ait
olan gerçekler.
i’caz-ı manevî:
manevî mu’cize-
lik.
iltizam:
kendisi için gerekli gör-
me, taraftar olma; taraftarlık.
iman:
inanmak, itikat.
d
okuzuncu
m
ekTup
| 58 | Mektubat
inkıyat:
boyun eğme, itaat
etme.
İslâm:
Hz. Muhammed’in (
ASM
)
kendisine gelen vahiy ile teb-
liğ buyurduğu din.
İslâmiyet:
Müslümanlık.
iz’an:
gönülden inanma, şüp-
heden uzak kesin bir şekilde
inanma.
kabil:
mümkün.
mazhar olmak:
erişmek, ka-
vuşmak.
mazhar:
nail olma, erişme,
şereflenme.
medar-ı necat:
kurtuluş vesi-
lesi.
medar-ı necat:
kurtuluş vesi-
lesi.
mehasin:
güzellikler, hüsün-
ler.
mizan:
ölçü.
muhtelif:
çeşitli, farklı.
mü’min:
iman eden, inanan.
Müslüman:
İslâm dinine gir-
miş olan.
netice:
sonuç.
nihayetsiz:
sonsuz.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi.
saadet-i dâreyn:
iki dünya
saadeti, dünya ve ahiret mut-
luluğu.
sebeb-i necat:
kurtuluş sebe-
bi.
tabir:
ifade, söz.
tabir-i diğer:
başka bir ifa-
deyle.
tarafgirlik:
taraftarlık.
tasdik:
doğruluğunu kabul
etme.
teslim:
doğrulama, hükmü
altına girme, boyun eğme;
kendini emrine bırakma, ver-
me.
tuba-i cennet:
cennetteki tu-
ba ağacı.