sanatkârâne intaç etmesi cihetiyle, elbette desatir-i ilm-i
İlâhînin bir defteri ile tanzim edildiğini gösteriyorlar. Ve
eşyanın neticeleri, nesilleri, tohumları, ileride gelecek
mevcudatın programlarını, fihristelerini tazammun et-
tiklerinden, elbette evamir-i İlâhiyenin bir küçük mecmu-
ası olduğunu bildiriyorlar. Meselâ, bir çekirdek, bütün
ağacın teşkilâtını tanzim edecek olan programları ve
fihristeleri ve o fihriste ve programları tayin eden o eva-
mir-i tekviniyenin küçücük bir mücessemi hükmünde
denilebilir.
Elhâsıl
: Madem
İmam-ıMübin
, mazi ve müstakbelin
ve âlem-i gaybın etrafında dal budak salan şecere-i
hilkatin bir programı, bir fihristesi hükmündedir; şu
manadaki
İmam-ıMübin
, kader-i İlâhînin bir defteri, bir
mecmua-i desatiridir. o desatirin imlâsı ile ve hükmü ile,
zerrat vücud-i eşyadaki hidematına ve harekâtına sevk
edilir.
Amma
Kitab-ıMübin
ise, âlem-i gayptan ziyade,
âlem-i şahadete bakar. Yani, mazi ve müstakbelden ziya-
de zaman-ı hâzıra nazar eder ve ilim ve emirden ziyade
kudret ve irade-i İlâhiyenin bir ünvanı, bir defteri, bir ki-
tabıdır.
İmam-ıMübin
kader defteri ise,
Kitab-ıMübin
kudret defteridir. Yani, her şeyin vücudunda, mahiyetin-
de ve sıfât ve şuunatında, kemal-i sanat ve intizamları
gösteriyor ki, bir kudret-i kâmilenin desatiri ile ve bir ira-
de-i nafizenin kavaniniyle vücut giydiriliyor; suretleri ta-
yin, teşhis edilip birer miktar-ı muayyen, birer şekl-i
mahsus veriliyor. demek o kudret ve iradenin küllî ve
Mektubat | 61 |
o
nuncu
m
ekTup
lip takdir etmesi, plânlaması, İlâhî
hüküm.
kader-i İlâhî:
Allah’ın kader ka-
nunu, Allah’ın meydana gelecek
şeyleri olmadan önce bilip takdir
etmesi, plânlaması.
kavanin:
kanunlar.
kemal-i sanat:
sanattaki mü-
kemmellik.
kitab-ı Mübin:
herhangi bir şeyin
yaratıcının ilmindeki plan ve
programa göre gerçekleşme, vü-
cut bulma kaydı; kâinattaki olay-
ları nizam ve intizam içinde cere-
yan ettiren kudret kitabı.
kudret:
kuvvet, iktidar.
kudret-i kâmile:
tam bir kudret,
kusursuz İlâhî kuvvet.
küllî:
bütüne ait, umumî.
madem:
böyle ise.
mahiyet:
bir şeyin aslı, iç yüzü,
nitelik.
mana:
anlam.
mazi:
geçmiş zaman.
mecmua:
tertip ve tanzim edil-
miş şeylerin hepsi, dergi.
mecmua-i desatir:
kanunlar
mecmuası, kurallar kitabı.
meselâ:
misal olarak.
mevcudat:
var olan her şey.
miktar-ı muayyen:
belirli miktar,
ölçü.
mücessem:
cisimlenmiş.
müstakbel:
gelecek zaman.
nazar:
bakış, görüş.
nesil:
soy, kuşak.
netice:
sonuç.
sanatkârâne:
sanatkârca, sanatlı
bir şekilde.
sevk:
sürme, yönlendirme.
sıfât:
vasıf, özellik.
suret:
biçim, görünüş.
şecere-i hilkat:
yaratılış ağacı.
şekl-i mahsus:
özel şekil, kendi-
ne özgü biçim.
şuunat:
işler, hâller, fiiller.
tanzim:
düzenleme.
tayin:
belirleme.
tazammun:
içinde bulundurma,
kapsama.
teşhis:
şahıslandırma, ayırma, şe-
killendirme.
ünvan:
ad, isim.
vücud-i eşya:
eşyanın varlığı, vü-
cudu.
vücut:
varlık, cisim.
zaman-ı hazır:
şimdiki zaman.
zerrat:
zerreler, atomlar.
ziyade:
çok, fazla.
âlem-i gayp:
görünmeyen fa-
kat varlığı kesin olan mahiye-
ti Allah tarafından bilinen
başka dünyalar.
âlem-i şahadet:
gözle gördü-
ğümüz âlem.
cihet:
yön, vesile.
çekirdek:
tohum.
desatir:
düsturlar, kurallar.
desatir-i ilm-i İlâhî:
İlâhî il-
min düsturları, kuralları.
elbette:
mutlaka, her hâlde.
elhâsıl:
sonuç olarak, kısaca-
sı.
evamir-i İlâhiye:
Allah’ın
emirleri.
evamir-i tekviniye:
kâinatta
hüküm süren emirler, yaratı-
lışa ait kanunlar.
fihriste:
katalog, içindekiler
listesi.
harekât:
hareketler.
hidemat:
hizmetler, vazifeler.
hükmünde:
değerinde, yerin-
de.
hüküm:
emir.
İmam-ı Mübin:
İlâhî ilim ve
emrin bir ünvan ve gayp âle-
mine yani geçmiş ve gelece-
ğe bakan, görünen varlığa de-
ğil, asla, nesle, köke ve tohu-
ma bakan İlâhî emrin, ilmin
bir çeşit ünvanı.
imlâ:
yazılma.
intaç:
netice verme.
intizam:
düzgünlük.
irade:
dileme, isteme.
irade-i İlâhiye:
Cenab-ı Hak-
kın dilediğini yapabilme gücü,
iradesi.
irade-i nafize:
her yere ve
her şeye tesir ve nüfuz eden
İlâhî irade.
kader defteri:
Allah’ın mey-
dana gelecek şeyleri önce bi-