sırrını bilmezdim. sonra anladım ki, o muvaffakıyetin se-
bebi: o zat ise, ihtiyar peder ve validelerinin haklarını
anlamış ve o hukuka tam riayet etmiş ve onların yüzün-
den rahat ve rahmet bulmuş, inşaallah ahiretini de tamir
etmiş. Bahtiyar olmak isteyen ona benzemeli.
zp
äÉn
¡s
eo
’r
G p
?Gn
ór
bn
G n
âr
ën
J o
ás
æn
ér
dn
G{ :n
?Én
b r
øn
e '
¤n
Y r
ºu
?n
°Sn
h p
q
?n
°U s
ºo
¡
s
?dn
G
(1)
n
Ú
p
© n
ª r
Ln
G =
p
¬p
Ñ r
ën
°Un
h
p
¬p
d'
G '
¤n
Yn
h
(2)
o
º«
p
µ n
?r
G o
º«
p
?n
©r
dG n
âr
fn
G n
? s
f p
G =É n
æn
àr
ªs
?n
Y Én
e s
’ p
G B É '
æn
d n
ºr
? p
Y n
’ n
?n
fÉn
ër
Ño
°S
®
ahiret:
kıyametten sonra ku-
rulacak sonsuz hayat yurdu,
ikinci hayat.
Âl ve ashabı:
Hz. Peygambe-
rin nesli ve Sahabe arkadaşla-
rı.
bahtiyar:
bahtlı, tâli’li, mutlu.
hikmet:
kâinattaki ve yaratı-
lıştaki İlâhî gaye.
hukuk:
haklar.
inşaallah:
Allah izin verirse
manalarında kullanılan bir
dua.
muvaffakıyet:
Allah’ın yardı-
mıyla başarılı olma.
noksan:
eksiklik, kusurlu.
peder:
baba, ata.
rahmet:
acıma, merhamet
etme, koruma, bağışlama,
şefkat gösterme.
riayet:
uyma, gözetme, uy-
gun davranış.
salât:
Hz. Muhammed’e, as-
habına, ailesine Allah’ın rah-
met ve mağfiretini, melekle-
rin istiğfarını ve mü’minlerin
dualarını dileme.
Mektubat | 441 |
Y
irmi
B
irinci
m
ekTup
tenzih:
Allah’ı şanına lâyık olma-
yan şeylerden, her türlü eksik ve
noksandan uzak ve yüce tutma,
münezzeh sayma.
valide:
ana, anne.
zat:
kişi, şahıs.
1.
Allah’ım, “Cennet annelerin ayakları altındadır” (Camiü’s-Sağir, 3642; Kenzü’l-Ummal, 16:461.)
diyen zata, onun bütün Âl ve Ashabına salât ve selâm olsun.
2.
Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz
yoktur. Sen her şeyi hakkıyla bilir, her işi hikmetle yaparsın. (Bakara Suresi: 32.)