Mektubat - page 451

kusurunu bilmen ve o haslette haksız olduğunu anlaman,
onun şerrinden seni kurtarır. zaten bu Mektubun bu
Mebhasını yazdık, tâ bu manevî istiğfarı temin etsin;
haksızlığı hak bilmesin, haklı hasmını haksızlıkla teşhir
etmesin.
Cây-ı Dikkat Bir Hâdise
Bir zaman, bu garazkârâne tarafgirlik neticesi olarak
gördüm ki, mütedeyyin bir ehl-i ilim, fikr-i siyasîsine mu-
halif bir âlim-i salihi, tekfir derecesinde tezyif etti. Ve
kendi fikrinde olan bir münafığı, hürmetkârâne methet-
ti. İşte, siyasetin bu fena neticelerinden ürktüm,
(1)
p
án
°SÉn
«°pq
ùdGn
h p
¿Én
£ r
«° s
ûdG n
øp
e $É p
H o
Pƒo
Yn
G
dedim. o zamandan be-
ri hayat-ı siyasiyeden çekildim.
Beşinci Vecih
Hayat-ı içtimaiyece, inat ve tarafgirlik gayet muzır ol-
duğunu beyan eder.
Eğer de ni l se
: “Hadiste,
(2)
l
án
ªr
Mn
Q »
p
às
eo
G o
±n
Ó p
àr
Np
G
denil-
miş. İhtilâf ise tarafgirliği iktiza ediyor.
“Hem, tarafgirlik marazı, mazlum avamı, zalim havas-
sın şerrinden kurtarıyor. Çünkü bir kasabanın ve bir kö-
yün havassı ittifak etseler, mazlum avamı ezerler. taraf-
girlik olsa, mazlum bir tarafa iltica eder, kendisini kurta-
rır.
göstererek, hürmet ederek.
ihtilâf:
anlaşmazlık, uyuşmazlık,
aykırılık.
iktiza:
lâzım gelme, gerekme, ge-
reklilik.
iltica:
sığınma, güvenme.
ittifak:
bir konuda, uyuşma, bir-
leşme.
kasaba:
ilçe.
manevî istiğfar:
manevî yönden
af dileme.
maraz:
hastalık, huysuzluk.
mazlum:
zulüm görmüş, zulme
uğramış.
mebhas:
bahis, bölüm, konu.
medih:
övme, birinin iyi şeylerini
söyleme.
muhalif:
zıt, aykırı.
muzır:
zararlı.
münafık:
nifak sokan, ikiyüzlü,
ara bozucu.
mütedeyyin:
dindar, dine bağlı.
netice:
sonuç, akıbet, nihayet.
rahmet:
acıma, merhamet etme,
koruma, bağışlama, şefkat gös-
terme.
siyaset:
politik taraftarlık.
şer:
kötülük, fenalık.
tarafgirlik:
taraf tutmak.
tekfir:
bir kimseyi yaptığı bir iş-
ten veya bir sözden dolayı kâfir
sayma, kâfirlikle suçlama.
temin etme:
sağlama, karşılama.
teşhir etme:
gösterme, sergile-
me.
tezyif:
çürütme, küçük düşürme.
ümmet:
bütün Müslümanlar.
ürkmek:
korkmak.
vecih:
yön, taraf.
zalim:
zulmeden, haksızlık eden.
âlim-i salih:
salih âlim, dinin
emrettiği şekilde hareket
eden ve yararlı işler yapan
âlim.
avam:
halk tabakası, sıradan
insanlar.
beyan:
anlatma, bildirme.
cây-ı dikkat:
dikkate değer,
dikkat çekici.
ehl-i ilim:
ilim sahipleri.
fena:
kötü, uygunsuz.
fikr-i siyasî:
siyasî düşünce,
siyasî fikir.
garazkârâne:
garazkârlıkla,
düşmancasına.
gayet:
nihayet, son derece.
hadis:
Hz. Muhammed’e (
ASM
)
ait söz, emir, fiil.
hâdise:
olay, haber.
hak:
doğru.
haksızlık:
zulüm, adaletsizlik.
hasım:
düşman.
haslet:
karakter, huy.
havas:
üst tabaka, yönetici-
ler.
hayat-ı içtimaiye:
sosyal ha-
yat, toplum hayatı.
hayat-ı siyasiye:
siyaset ha-
yatı, politik hayat.
hürmetkârâne:
sevgi, saygı
1.
Şeytanın ve siyasetin şerrinden Allah’a sığınırım.
2.
Ümmetimin ihtilâfı rahmettir. (Aclûni, Keşfü’l-Hafa, 1:66-68; Münavi, Feyzü’l-Kadîr, 1:210-
212.)
Mektubat | 451 |
Y
irmi
i
kinci
m
ekTup
1...,441,442,443,444,445,446,447,448,449,450 452,453,454,455,456,457,458,459,460,461,...1086
Powered by FlippingBook