Mektubat - page 433

taşımaya mecbur değil; belki onu ordu ve padişah taşı-
yor. Mevcut telgraf ve telefon teline makinesini küçük bir
tel ile raptetmek gibi, şu adam bu intisapla kendini o had-
siz kuvvete rapteder.
İşte,
(1)
'
¤r
Yn
’r
G o
?n
ãn
Ÿr
G !n
h
, eğer her mahlûk, her zerre, doğ-
rudan doğruya Vahid-i ehade isnat edilse ve onlar ona
intisap etseler, o vakit o intisap kuvvetiyle ve seyyidinin
havliyle, emriyle, karınca Firavunun sarayını başına yıkar,
baş aşağı atar; sinek nemrut’u gebertip cehenneme atar;
bir mikrop en cebbar bir zalimi kabre sokar; buğday ta-
nesi kadar çam çekirdeği, bir dağ gibi bir çam ağacının
destgâhı ve makinesi hükmüne geçer; havanın zerresi,
bütün çiçeklerin, meyvelerin ayrı ayrı işlerinde, teşekkü-
lâtlarında muntazaman, güzelce çalışabilir. Bütün bu ko-
laylık, bilbedahe, memuriyet ve intisaptan ileri geliyor.
eğer iş başıbozukluğa dönse, esbaba ve kesrete ve kendi
kendilerine bırakılıp şirk yolunda gidilse, o vakit her şey
cirmi kadar ve şuuru miktarınca iş görebilir.
Ü
ÇÜNCÜ
T
eMsİL
:
Meselâ, iki arkadaş var; hiç görme-
dikleri bir memleketin ahvaline dair istatistikli bir nevi coğ-
rafya yazmak istiyorlar.
Birisi, o memleketin padişahına intisap edip, telgraf ve
telefon dairesine girer, on paralık bir tel ile kendi telefon
makinesini devletin teline rapteder. Her yer ile görüşür,
muhabere eder, malûmat alır. gayet muntazam ve mü-
kemmel coğrafya istatistiğine ait sanatkârâne bir eser ya-
par.
Mektubat | 433 |
Y
irminci
m
ekTup
temsil:
benzetme, örnek.
teşekkülât:
oluşumlar, meydana
gelişler.
Vahid-i ehad:
Bir olan ve birliği
her bir şeyde tecelli eden Allah.
zalim:
zulmeden; haksızlık ve kö-
tülük yapan.
zerre:
en küçük parça; atom.
ahval:
hâller, durumlar.
bilbedahe:
açık bir şekilde.
cebbar:
zorba, zorlayıcı, zor
kullanan.
cirim:
cisim, hacim, kütle, vü-
cut.
esbap:
sebepler.
gayet:
son derece.
hadsiz:
sınırsız, sonsuz.
havl:
güç, kuvvet.
intisap:
bağlanma.
isnat etme:
dayandırma.
istatistik:
çeşitli olayları, bir
neticeye ulaşmak veya bu
olaylardan bir hüküm çıkar-
mak amacıyla düzenli şekilde
toplayıp sayılarla gösterme
ilmi.
kesret:
çokluk.
mahlûk:
yaratılmış, yaratık.
malûmat:
bilgiler.
mecbur:
bir işi yapma zorun-
da kalmış.
memuriyet:
memurluk.
mevcut:
var olan.
muhabere:
haberleşme.
muntazam:
düzenli, düzgün.
muntazaman:
düzenli olarak.
nevi:
çeşit, tür.
raptetmek:
bağlamak.
sanatkârâne:
sanatkârca, sa-
natlı bir şekilde.
Seyyid:
Efendi; Allah.
şirk:
Allah’a ortak koşma.
şuur:
tanıma ve kavrama gü-
cü; anlayış, idrak.
1.
En yüce sıfatlar Allah’ındır. (Nahl Suresi: 60.)
1...,423,424,425,426,427,428,429,430,431,432 434,435,436,437,438,439,440,441,442,443,...1086
Powered by FlippingBook