Yirminci Mektubun
Onuncu Kelimesine Zeyildir
(2)
/
?p
ór
ªn
ë
p
H
o
íp
q
Ñ°n
ùo
j s
’p
G m
Ar
?n
T r
øp
e r
¿p
Gn
h
|}
(1)
o
¬n
fÉn
ër
Ñ°o
S /
¬p
ª°r
SÉp
H
W
(3)
o
܃o
?o
?r
dG t
øp
Än
ªr
£n
J $G p
ô r
c
p
òp
H n
B ’n
G
(4)
n
¿ƒo
°ùp
c
Én
°ûn
ào
e o
ABÉ n
c
n
ôo
°T p
¬« /
a k
Óo
Ln
Q k
Ón
ãn
e*G n
Ün
ôn
°V
Su a l
: sen çok yerlerde demişsin ki: “Vahdette ni-
hayet derecede kolaylık var; kesrette ve şirkte nihayet
müşkülât oluyor. Vahdette vücup derecesinde bir sühulet
var; şirkte imtina derecesinde bir suubet var” diyorsun.
Hâlbuki, gösterdiğin müşkülât ve muhalât, vahdet tara-
fında da cereyan eder. Meselâ, diyorsun: “eğer zerreler
memur olmazlarsa, her bir zerrede, ya bir ilm-i muhit ve-
ya bir kudret-i mutlaka veya hadsiz manevî makineler,
matbaalar bulunmak lâzım gelir. Bu ise yüz derece mu-
haldir.” Hâlbuki, o zerreler memur-i İlâhî de olsalar, yine
öyle bir mazhariyet lâzım gelir; tâ hadsiz muntazam vazi-
felerini yapabilsinler. Bunun hallini isterim.
El c e v a p
: Çok sözlerde izah ve ispat etmişiz ki, bü-
tün mevcudat bir tek sânia verilse, bir tek mevcut gibi
cereyan etme:
meydana gelme,
olma.
hadsiz:
sınırsız, sonsuz.
ilm-i muhit:
her şeyi ihata eden,
kuşatan ilim.
imtina:
imkânsızlık.
ispat etmek:
doğruyu delillerle
göstermek.
izah etmek:
açıklamak.
kesret:
çokluk.
kudret-i mutlaka:
sonsuz ve sı-
nırsız kudret.
kusur:
eksiklik, noksanlık; ayıp,
özür.
manevî:
maddî olmayan, mana-
ya ait.
mazhariyet:
kavuşma şereflen-
me, elde etme, nail olma.
memur-i İlâhî:
Allah’ın memuru.
mevcudat:
yaratılmış şeylerin ta-
mamı, varlıklar.
mevcut:
varlık.
muhal:
imkânsız.
muhalât:
muhaller, olmayacak
şeyler, imkânsızlıklar.
muntazam:
düzenli.
müşkülât:
güçlükler, zorluklar.
nihayet:
son.
noksan:
eksiklik.
Sâni:
her şeyi sanatlı bir şekilde
yaratan Allah.
sual:
soru.
suubet:
güçlük, zorluk.
sühulet:
kolaylık.
şirk:
Allah’a ortak koşma.
tenzih etme:
Allah’ı şanına lâ-
yık olmayan şeylerden, her
türlü eksik ve noksandan uzak
ve yüce tutma.
tesbih:
Allah’ı bütün kusur ve
noksan sıfatlardan uzak tut-
ma, Cenab-ı Hakkı şanına lâ-
yık ifadelerle anma.
tevhid:
Allah’ın bir olduğuna
inanma.
vahdet:
birlik.
vazife:
görev, iş.
vücup:
varlığı gerekli olma,
gerekme.
zerre:
en küçük parça; atom.
zeyil:
ek, ilâve.
Y
irminci
m
ekTup
| 430 | Mektubat
1.
Her türlü kusur ve noksandan uzak olan Allah’ın adıyla.
2.
Hiçbir şey yoktur ki Onu övüp Onu tesbih etmesin. (İsra Suresi: 44.)
3.
Haberiniz olsun ki, kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur. (Ra’d Suresi: 28.)
4.
Allah, şirk ile tevhid arasındaki farkı anlamanız için, birçok geçimsiz kimsenin ortaklığı altın-
daki köle misalini verdi. (Zümer Suresi: 29.)