hakikati ders vermiş, ispat etmiş, ilân etmiş, görmüş ve
göstermiş.
p
?r
gn
G ¢p
SÉn
Ør
fn
G p
On
ón
©p
H /
¬p
Ñr
ë°n
Un
h /
¬p
d'
G = '
¤n
Yn
h p
¬r
«n
?n
Y r
?p
QÉn
Hn
h r
ºu
?°n
Sn
h p
q
?°n
U -n
G
Én
æj/
óp
dGn
hn
h Gk
ó«/
©n
°S o
¬n
Ñp
MÉn
°Un
h o
?n
AÉn
?n
ao
Qn
h o
?n
öp
TÉn
fn
h Én
fr
öo
ûr
MGn
h p
á s
æ`n
`÷r
G?p
a p
ás
æ`n
÷r
G
n
á s
æ`n
÷r
G É n
ær
?p
Nr
On
Gn
h o
¬n
àn
YÉn
Øn
°T Én
ær
bo
Rr
QGn
h /
¬p
FBG n
ƒp
d n
âr
ën
J Én
æp
JGn
ƒn
Nn
Gn
h Én
æn
fGn
ƒr
Np
Gn
h
(1)
n
Ú/
e'
G n
Ú/
e'
G n
Ú/
ªp
MGs
ôdG n
ºn
Mr
Qn
G BÉ n
j n
?p
àn
ªr
Mn
ôp
H /
¬p
HÉn
ë°r
Un
Gn
h /
¬p
d'
G n
™n
e
n
ór
©n
H Én
æn
Hƒo
?o
b r
Æp
õo
J n
’ Én
æ s
`Hn
Q
(2)
@Én
fr
Én
£r
Nn
G r
hn
G BÉ n
æ«°
p
ùn
f r
¿p
G BÉ n
fr
òp
NGn
D
ƒo
J n
’ Én
æ s
`Hn
Q
(3)
o
ÜÉs
gn
ƒr
d G n
âr
fn
G n
?s
fp
G k
án
ªr
Mn
Q n
?r
fo
ón
d r
øp
e Én
æn
d r
Ön
gn
h Én
æn
àr
jn
ón
g r
Pp
G
r
øp
e k
In
ór
?o
Y r
?o
?r
MGn
h@…/
ôr
en
G /
‹ r
ô°u
ùn
jn
h@…/
Qr
ón
°U /
‹ r
ìn
ô°r
TG u
Ün
Q
(4)
@ /
‹r
ƒn
b Gƒo
¡n
?r
Øn
j @ /
ÊÉn
°ùp
d
n
?s
fp
G Én
æ r
«n
?n
Y r
Öo
Jn
h@ o
º«/
?n
©r
dG o
™«/
ªs
°ùdG n
âr
fn
G n
?s
fp
G És
æp
e r
? s
Ñ`n
?n
J Én
æs
`Hn
Q
(5)
o
º«/
Ms
ôdG o
ÜG s
ƒs
àdG n
âr
fn
G
(6)
o
º«
/
µn
?r
G o
º«
/
?n
©r
dG n
âr
fn
G n
?s
fp
G Én
æn
à r
ªs
?`n
Y Én
e s
’p
G BÉ n
æn
d n
ºr
?p
Y n
’ n
?n
fÉn
ë r
Ñ°o
S
x
Mektubat | 429 |
Y
irminci
m
ekTup
Âl ve ashap:
Peygamberimizin
âilesinden olanlar ve Sahabeler.
âmin:
“Yâ Rabbi! Öyle olsun, ka-
bul eyle!” anlamında duanın so-
nunda söylenir.
bereket:
bolluk, bereket; mutlu-
luk, saadet.
erhamürrâhimîn:
merhamet eden-
lerin en merhametlisi.
hakikat:
gerçek.
haşreylemek:
kıyametten sonra
bütün insanları diriltip bir yere
toplamak.
hikmetle yapmak:
belirli gayele-
re yönelik, faydalı, anlamlı ve yerli
yerinde yapmak.
ihsan:
ikram, lütuf, bağış, iyilik.
ispat etme:
doğruyu delillerle gös-
terme.
merhamet:
acımak, şefkat gös-
termek, korumak, iyilik etmek.
meyletme:
yönelme, eğilim gös-
terme.
nasip:
kısmet; ulaşılan, elde edi-
lebilen şey.
naşir:
neşreden, dağıtan, yayan;
eser yayınlayan.
noksan:
eksiklik.
Rab:
her varlığa muhtaç olduğu
şeyleri veren, yetiştiren, onları ida-
re ve terbiye eden Allah.
rahmet:
acıma, merhamet etme,
esirgeme, bağışlama, şefkat gös-
terme.
salât:
Hz. Peygambere dua; Hz.
Muhammed’e, ashabına, ailesine
Allah’ın rahmet ve mağfiretini, me-
leklerin istiğfarını ve mü’minlerin
dualarını dileme.
şefaat:
Hz. Peygamberin ve diğer
salih kulların, bazı günahkâr
mü’minleri bağışlamasını Allah’tan
dilemeleri.
tenzih etme:
Allah’ı şanına lâyık
olmayan şeylerden, her türlü ek-
sik ve noksandan uzak ve yüce
tutma.
tevbe:
işlenmiş bir günahtan piş-
manlık duyup bir daha işleme-
mek üzere söz verme.
zat:
kişi, şahıs, fert; Hz. Muham-
med.
de ancak Sensin. • Muhakkak
ki tevbeleri çok kabul eden ve
çok merhamet eden ancak
Sensin. (Bakara Suresi: 127,
128.)
6.
Seni her türlü noksandan ten-
zih ederiz. Senin bize öğretti-
ğinden başka bizim hiçbir bilgi-
miz yoktur. Sen her şeyi hak-
kıyla bilir, her işi hikmetle ya-
parsın. (Bakara Suresi: 32.)
1.
Allah’ım, ona, Âline ve Ashabına, cennet ehlinin cennette alıp verdikleri nefesler sayısınca
salât, selâm ve bereket ihsan eyle. Bizi ve bu kitabın naşirini, arkadaşlarını, sahibi olan Sa-
id’i, anne ve babalarımızı, erkek ve kız kardeşlerimizi o zatın sancağı altında saidler olarak
haşreyle. Onun şefaatini bize nasip et. Onun Âl ve Ashabıyla birlikte bizi cennete koy. Bu-
nu rahmetinle ihsan eyle, ey Erhamürrâhimîn! Âmin, âmin.
2.
Ey Rabbimiz! Unutur veya hataya düşer de bir kusur işlersek bizi onunla hesaba çekme.
(Bakara Suresi: 286.)
3.
Ey Rabbimiz! Bizi doğru yola eriştirdikten sonra kalplerimizi sapıklığa meylettirme. Yüce
katından bize bir rahmet bağışla. Muhakkak ki veren Sensin, dua edip istediklerimizi bize
bağışlayan Sensin. (Âl-i İmran Suresi: 8.)
4.
Ey Rabbim, gönlüme genişlik ver. İşimi kolaylaştır. Dilimdeki tutukluğu çöz; tâ ki sözümü
iyice anlasınlar. (Taha Suresi: 25-28.)
5.
Ey Rabbimiz! Dualarımızı kabul buyur. Her şeyi hakkıyla işiten de, her şeyi hakkıyla bilen
