Mektubat - page 405

hikmetlerle, maslahatlarla, neticelerle ve gayelerle yapılı-
yor. demek, bir kadîr-i zülcelâl, bir Hakîm-i zülkemal,
mütemadiyen tavaif-i mevcudatı ve her taife içindeki
cüz’iyatı ve o taifelerden teşekkül eden âlemleri, kudre-
tiyle hayat verip tavzif eder, sonra hikmetiyle terhis edip
mevte mazhar eder, âlem-i gayba gönderir, daire-i kud-
retten, daire-i ilme çevirir.
İşte, hiç mümkün müdür ki, şu kâinatı heyet-i mecmu-
asıyla çevirmeye muktedir olmayan ve bütün zamanlara
hükmü geçmeyen ve âlemleri hayata, mevte bir fert gibi
mazhar etmeye kudreti yetmeyen ve baharları, bir çiçek
gibi hayat verip, yeryüzüne takıp, sonra mevt ile ondan
koparıp alamayan bir zat, mevt ve imateye sahip çıka-
bilsin? evet, en cüz’î bir zîhayatın mevti dahi, hayatı gibi
bütün hakaik-ı hayat ve enva-ı mevt elinde bulunan bir
zat-ı zülcelâl’in kanunuyla, izniyle, emriyle, kuvvetiyle, il-
miyle olmak zarurîdir.
SEKİZİNCİ KELİME
o
äƒ o
ªn
j n
’ w
»n
Mn
ƒo
gn
h
Yani, hayatı daimîdir, ezelî ve ebedîdir.
Mevt ve fenâ, adem ve zeval ona arız olamaz. Çünkü ha-
yat, ona zatîdir. zatî olan, zail olamaz. evet, ezelî olan,
elbette ebedîdir. kadim olan, elbette bâkîdir. Vacibü’l-Vü-
cud olan, elbette sermedîdir.
evet, bir hayat ki, bütün vücut, bütün envarıyla onun
gölgesidir; nasıl adem ona arız olabilir?
Mektubat | 405 |
Y
irminci
m
ekTup
lar.
kudret:
güç, kuvvet.
maslahat:
fayda, maksat.
mazhar etme:
eriştirme, kavuş-
turma.
mevt:
ölüm.
muktedir olma:
gücü yetme, ik-
tidar sahibi olma.
mütemadiyen:
sürekli olarak, de-
vamlı olarak.
netice:
sonuç.
sermedî:
sürekli, devamlı, ölüm-
süz.
taife:
gurup, topluluk.
tavaif-i mevcudat:
varlıkların tür-
leri, çeşitleri, kısımları.
tavzif etme:
vazifelendirme, gö-
revlendirme.
terhis etme:
izin verme, serbest
bırakma.
teşekkül etme:
meydana gelme,
oluşma.
Vacibü’l-Vücud:
varlığı gerekli olan
yokluğu düşünülemeyen; var ol-
mak için hiç bir sebebe ihtiyacı
bulunmayan Allah.
vücut:
varlık.
zail olma:
sona erme, yok olma.
zarurî:
mecburî, zorunlu.
zat:
kişi.
Zat-ı Zülcelâl:
sonsuz büyüklük
ve haşmet sahibi olan zat, Allah.
zatî:
kendisine ait.
zeval:
sona erme, yok olma, ölüm.
zîhayat:
hayat sahibi, canlı.
adem:
yokluk.
âlem:
dünya.
âlem-i gayp:
varlığı kesin olan
ve mahiyeti Allah tarafından
bilinen başka dünyalar.
arız olma:
yaklaşma, ilişme.
bâkî:
sürekli ve kalıcı olan,
ölümsüz.
cüz’î:
küçük.
cüz’iyat:
fertler, bireyler.
daimî:
sürekli, devamlı.
daire-i ilim:
ilim dairesi.
daire-i kudret:
Allah’ın ezelî
ve sonsuz gücünün hâkim ol-
duğu daire.
ebedî:
sürekli, hiç son bulma-
yacak şekilde süren.
enva-ı mevt:
ölüm çeşitleri,
türleri.
envar:
nurlar.
ezelî:
başlangıcı olmayan, baş-
langıçsız, öncesiz.
fenâ:
yok olma, yokluk.
fert:
şahıs, kişi.
gaye:
maksat, amaç.
hakaik-ı hayat:
hayatın ger-
çekleri.
Hakîm-i Zülkemal:
kemal sa-
hibi, her şeyi faydalı ve hik-
metli yaratan, Allah.
heyet-i mecmua:
genel yapı,
bütün.
hikmet:
her şeyin belirli ga-
yelere yönelik olarak, manalı,
faydalı ve tam yerli yerinde
olması.
hüküm:
emir, karar; hâkimi-
yet.
imate:
öldürme.
kadim:
ezelî, öncesiz, başlan-
gıcı olmayan.
kadîr-i Zülcelâl:
sonsuz bü-
yüklük, haşmet ve kudret sa-
hibi, Allah.
kâinat:
bütün âlemler, varlık-
1...,395,396,397,398,399,400,401,402,403,404 406,407,408,409,410,411,412,413,414,415,...1086
Powered by FlippingBook