Lem'alar - page 930

hükmüne ve kâinat ise nev’i hükmüne geçer; sikke-i eha-
diyeti mecmuunda gösterdiği gibi, her bir cüzde dahi o
sikke-i ehadiyeti ve hatem-i samediyeti göstererek, şirk
ve iştiraki her cihetle tart eder.
Hem hayatta sanat-ı rabbaniyenin öyle fevkalâde ha-
rika mu’cizeleri var ki, bütün kâinatı halk edemeyen bir
zat, bir kudret, en küçük bir zîhayatı halk edemez. evet,
bir nohut tanesinde bütün kur’ân’ı yazar gibi, çamın ga-
yet küçük bir tohumunda koca çam ağacının fihristesini
ve mukadderatını yazan kalem, elbette semavatı yıldızlar-
la yazan kalem olabilir. evet, bir arının küçük kafasında,
kâinat bahçesindeki çiçekleri tanıyacak ve ekser envaıyla
münasebettar olacak ve bal gibi bir hediye-i rahmeti ge-
tirecek ve dünyaya geldiği günde şerait-i hayatı bilecek
derecede bir istidadı, bir kabiliyeti, bir cihazı derç eden
zat, elbette bütün kâinatın hâlıkı olabilir.
Elhâsıl
: Hayat nasıl ki kâinatın yüzünde parlak bir sik-
ke-i tevhiddir; ve her bir zîruh dahi hayat noktasında bir
sikke-i ehadiyettir; ve hayatın her bir ferdinde bulunan
nakş-ı sanat bir mühr-i samediyettir; ve zîhayatların ade-
dince bu kâinat mektubunu
Zat-ı Hayy-ı Kayyum
ve
Va-
hid-i Ehad
namına hayatlarıyla imza ediyorlar; ve o mek-
tupta tevhid mühürleri ve ehadiyet hatemleri ve samedi-
yet sikkeleridirler. öyle de, hayat gibi, her bir zîhayat da-
hi, bu kitab-ı kâinatta birer mühr-i vahdaniyet olduğu gi-
bi, her birinin yüzünde ve simasında birer hatem-i ehadi-
yet konulmuştur.
cihaz:
alet, organ, donanım.
cihet:
yön, taraf.
cüz:
parça.
derç:
sokma, yerleştirme, içine
alma.
ehadiyet:
Allah’ın her bir şeyde
birliğinin tecelli etmesi.
ekser:
pek çok.
elhâsıl:
netice itibarıyla.
enva:
çeşitler, türler.
fert:
kişi, aza, birey.
fevkalâde:
olağanüstü.
fihriste:
özet, içindekiler.
gayet:
son derece, çok, oldukça.
Hâlık:
her şeyi yoktan var eden,
yaratıcı; Allah.
halk:
yaratma.
hatem:
mühür, damga.
hatem-i ehadiyet:
Allah’ın birliğini
gösteren mühür.
hatem-i Samediyet:
her şeyin Al-
lah’a muhtaç olup, Allah’ın hiç bir
şeye muhtaç olmadığı gerçeğinin
tescili.
hediye-i rahmet:
rahmet hedi-
yesi.
hükmüne:
değerine, yerine.
istidat:
yetenek, kabiliyet.
iştirak:
ortak olma.
kabiliyet:
istidat, yetenek, kap-
asite.
kâinat:
bütün âlemler, varlıklar,
evren.
kitab-ı kâinat:
kâinat kitabı; bir
kitap gibi yazılan, sayısız anlamlar
ifade eden ve her kitap gibi yaza-
rını gösteren kâinat; evren.
kudret:
kuvvet, iktidar.
Kur’ân:
Allah tarafından vahiy yo-
luyla Hz. Muhammed’e indirilmiş,
semavî kitapların sonuncusu.
mecmu:
toplam.
mu’cize:
benzerini yapmakta in-
sanların âciz kaldığı şey.
mukadderat:
Allah tarafından
ezelde takdir olunmuş şeyler, ile-
ride meydana gelecek hâller ve
olaylar.
o
Tuzuncu
l
em
a
| 930 | Lem’aLar
mühr-i Samediyet:
Allah’ın
hiç bir şeye muhtaç olmadı-
ğını, fakat her şeyin kendisine
muhtaç olduğunu gösteren
mühür.
mühr-i vahdaniyet:
Allah’ın
tek ve benzersiz olduğunun
mührü, tescili.
mühür:
damga.
münasebettar:
ilgili, alâkalı.
nakş-ı sanat:
sanat nakşı.
nevi:
çeşit, tür.
samediyet:
her şeyin Allah’a
muhtaç olması, Allah’ın hiç bir
şeye muhtaç olmaması; Ce-
nab-ı Hakkın Rab ve Kayyum
olması.
sanat-ı rabbaniye:
her şeyin
Rabbi olan Allah’ın sanatı.
semavat:
semalar, gökler.
sikke:
taklit edilmez alâmet,
nişan.
sikke-i ehadiyet:
Allah’ın
isimlerine mazhar olmakla de-
ğerli kıldığı her bir şeyde birli-
ğinin tecelli etmesi manasın-
daki sıfâtını gösteren hususî
işaret, mühür.
sikke-i tevhid:
tevhid mührü.
sima:
çehre, yüz.
şerait-i hayat:
hayat şartları.
şirk:
Allah’a ortak koşma.
tart:
kovma, uzaklaştırma.
tevhid:
Allah’ın birliği.
Vahid-i ehad:
bir olan ve bir-
liği her bir şeyde tecelli eden
Allah (c.c.).
zat:
kişi, şahıs, kendi.
Zat-ı Hayy-ı Kayyum:
varlığı,
diriliği her an için olup gökleri
ve yerleri her an için tutan;
her şeye, her hususta iktidarı
yeten zat, Allah.
zîhayat:
hayat sahibi.
zîruh:
ruh sahibi.
1...,920,921,922,923,924,925,926,927,928,929 931,932,933,934,935,936,937,938,939,940,...1406
Powered by FlippingBook