Lem'alar - page 926

hayattar olduğu anlaşılır; öyle de, bu kâinatın perdesi al-
tında olan âlem-i gaybın arkasında söyleyen, konuşan,
emir ve nehyedip hitap eden bir zatın kelimatını, hitabatı-
nı gösterecek, peygamberler ve ellerinde nazil olan kitap-
lardır.) elbette kâinattaki hayat, kat’î bir surette
Hayy-ı Eze-
lî’
nin vücub-i vücuduna kat’î şahadet ettiği gibi; o hayat-ı
ezeliyenin şuaatı, celevatı, münasebatı olan “irsal-i rusül”
ve “inzal-i kütüp” rükünlerine bakar, remzen ispat eder.
Ve bilhassa risalet-i Muhammediye (
AsM
) ve vahy-i
kur’ânî hayatın ruhu ve aklı hükmünde olduğundan, bu
hayatın vücudu gibi hakkaniyetleri kat’îdir denilebilir.
evet, nasıl ki hayat bu kâinattan süzülmüş bir hulâsa-
dır. Ve şuur ve his dahi hayattan süzülmüş, hayatın bir
hulâsasıdır. Akıl dahi şuurdan ve histen süzülmüş, şuurun
bir hulâsasıdır. Ve ruh dahi, hayatın halis ve safî bir cev-
heri ve sabit ve müstakil zatıdır. öyle de, maddî ve ma-
nevî hayat-ı Muhammediye (
AsM
) dahi, hayat ve ruh-i kâ-
inattan süzülmüş hulâsatü’l-hulâsadır ve risalet-i Muham-
mediye dahi (
AsM
), kâinatın his ve şuur ve aklından süzül-
müş en safî hulâsasıdır. Belki maddî ve manevî hayat-ı
Muhammediye (
AsM
), âsârının şahadetiyle, hayat-ı kâina-
tın hayatıdır. Ve risalet-i Muhammediye (
AsM
), şuur-i kâ-
inatın şuurudur ve nurudur. Ve vahy-i kur’ân dahi, ha-
yattar hakaikının şahadetiyle, hayat-ı kâinatın ruhudur ve
şuur-i kâinatın aklıdır.
evet, evet, evet!
Eğer kâinattan risalet-i Muhammedi-
yenin (
AsM
) nuru çıksa, gitse, kâinat vefat edecek.
âlem-i gayp:
görülmeyen fakat
varlığı kesin olan, aslı Allah tara-
fından bilinen başka bir âlem.
âsâr:
eserler.
bilhassa:
özellikle.
celevat:
cilveler, güzel görünüş-
ler.
cevher:
esas, öz.
hakaik:
hakikatler, gerçekler.
hakkaniyet:
hak ve adalete uy-
gunluk.
halis:
saf.
hayat-ı ezelîye:
zaman ve me-
kânla kayıtlı olmayan ezelî hayat
sahibi olan Allah.
hayat-ı kâinat:
kâinatın hayatı.
hayat-ı muhammediye:
kâinatın
hayatı olan Hz. Muhammed’in ha-
yatı.
hayattar:
hayatlı, canlı, yaşayan.
Hayy-ı ezelî:
ezelî hayat sahibi
olan Allah.
hitabat:
hitaplar, seslenişler.
hitap:
birine söz söyleme.
hulâsa:
öz, özet.
hulâsatü’l-hulâsa:
özünün özü.
hükmünde:
değerinde, yerinde.
o
Tuzuncu
l
em
a
| 926 | Lem’aLar
inzal-i kütüp:
kitapların indi-
rilmesi.
irsal-i rusül:
peygamberlerin
elçi olarak gönderilmesi.
ispat:
doğruyu delillerle gös-
terme.
kâinat:
bütün âlemler, varlık-
lar, evren.
kat’î:
kesin.
kelimat:
kelimeler, sözler.
maddî:
cismanî.
manevî:
manaya ait olan.
münasebat:
münasebetler, il-
giler.
müstakil:
bağımsız, ayrıca,
başlı başına.
nazil:
nüzul eden, inen.
nehiy:
yasaklama.
nur:
parıltı, ışık.
peygamber:
Allah’ın elçisi.
remzen:
işaret ederek, gizli bir
manayı şifreyle belirterek.
risalet-i muhammediye:
kâi-
natın nuru ve şuuru olan Hz.
Muhammed’in (asm) peygam-
berliği.
ruh:
hayatın temeli ve sebebi
olan manevî varlık.
ruh-i kâinat:
kâinatın ruhu.
rükün:
esas, şart.
safî:
saf olan, katışıksız.
suret:
biçim, tarz.
şahadet:
şahitlik.
şuaat:
şualar, ışınlar.
şuur:
idrak, bilinç.
şuur-i kâinat:
kâinatın şuuru,
evrenin bilinci.
vahy-i Kur’ân:
Kur’ân’ın vahiy
yoluyla indirilmesi.
vefat:
ölme.
vücub-i vücut:
varlığının zo-
runlu ve vacip olması.
vücut:
var olma, varlık, maddî
beden.
zat:
öz, cevher.
1...,916,917,918,919,920,921,922,923,924,925 927,928,929,930,931,932,933,934,935,936,...1406
Powered by FlippingBook