Lem'alar - page 916

hem dâr-ı ahireti ve hayat-ı bâkiyesini,
hem vücud-i melâike,
hem sair erkân-ı imaniyeye pek kuvvetli bakıp iktiza
eden bir hakikat-i nuraniyedir.
Hem hayat, bütün kâinattan süzülmüş en safî bir hu-
lâsası olduğu gibi, kâinattaki en mühim bir maksad-ı İlâ-
hî ve hilkat-i âlemin en mühim neticesi olan şükür ve iba-
det ve hamd ve muhabbeti netice veren bir sırr-ı azam-
dır.
İşte, hayatın bu mezkûr yirmi dokuz ehemmiyetli ve
kıymettar hassalarını ve ulvî ve umumî vazifelerini naza-
ra al. sonra bak,
Muhyî
isminin arkasında ism-i
Hayy’
ın
azametini gör. Ve hayatın bu azametli hassaları ve mey-
veleri noktasından, ism-i
Hayy
nasıl bir İsm-i Azam oldu-
ğunu bil.
Hem anla ki, bu hayat madem kâinatın en büyük neti-
cesi ve en azametli gayesi ve en kıymettar meyvesidir; el-
bette bu hayatın dahi kâinat kadar büyük bir gayesi, aza-
metli bir neticesi bulunmak gerektir. Çünkü ağacın neti-
cesi meyve olduğu gibi, meyvenin de çekirdeği vasıtasıy-
la neticesi, gelecek bir ağaçtır. evet, bu hayatın gayesi ve
neticesi hayat-ı ebediye olduğu gibi, bir meyvesi de, ha-
yatı veren
Zat-ı Hayy ve Muhyî’
ye karşı şükür ve ibadet
ve hamd ve muhabbettir ki, bu şükür ve muhabbet ve
hamd ve ibadet ise, hayatın meyvesi olduğu gibi, kâina-
tın gayesidir.
azamet:
büyüklük, yücelik.
dâr-ı ahiret:
ahiret yurdu.
ehemmiyet:
önem.
erkân-ı imaniye:
imana ait esas-
lar.
gaye:
maksat, hedef.
hakikat-i nuraniye:
parlak, nurlu
hakikat.
hamd:
Allah’a karşı olan şükran
ve memnuniyetini onu överek bil-
dirme.
hassa:
özellik.
hayat-ı bâkiye:
ebedî, sonsuz ha-
o
Tuzuncu
l
em
a
| 916 | Lem’aLar
yat.
hayat-ı ebedîye:
ebedî ve
sonsuz hayat.
hilkat-i âlem:
âlemin yaratı-
lışı.
hulâsa:
bir şeyin özü, esası.
ibadet:
Allah’ın emrettiklerini
yerine getirme.
iktiza:
gerektirme.
İsm-i azam:
Cenab-ı Hakkın
bin bir isminden en büyük ve
manaca diğer isimleri kuşat-
mış olanı.
ism-i Hayy:
Cenab-ı Hakkın
hayatı veren, dirilten anla-
mında ismi.
kâinat:
bütün âlemler, varlık-
lar, evren.
kıymettar:
değerli, kıymetli.
maksad-ı İlâhî:
Cenab-ı Hak-
kın insanlardan ve mahlûkat-
tan emredip istedikleri.
mezkûr:
zikredilen, anılan.
muhabbet:
sevgi.
muhyî:
ölüleri dirilten, hayat
veren Allah.
mühim:
önemli.
nazar:
dikkat, bakış.
netice:
sonuç.
safî:
saf olan, halis.
sair:
diğer, öteki.
sırr-ı azam:
büyük sır.
şükür:
nimet ve iyiliğin sahi-
bini tanıma ve ona karşı min-
net duyma.
ulvî:
yüksek, yüce.
umumî:
herkesle alâkalı, ge-
nel.
vasıta:
aracılık.
vazife:
görev.
vücud-i melâike:
meleklerin
vücudu, varlığı.
Zat-ı Hay ve muhyî:
hayat ve-
ren ve hayat sahibi olan Ce-
nab-ı Hak.
1...,906,907,908,909,910,911,912,913,914,915 917,918,919,920,921,922,923,924,925,926,...1406
Powered by FlippingBook