Lem'alar - page 915

Hem sair mevcudatı kendine hadim ettiren, nazenin,
nazdar, nazik bir cilve-i rahmet-i Rahmaniyedir.
Hem şuunat-ı İlâhiyenin gayet cami bir âyinesidir.
Hem Rahman, Rezzak, Rahîm, Kerîm, Hakîm gibi
çok Esma-i Hüsnanın cilvelerini cami ve rızık, hikmet,
inayet, rahmet gibi çok hakikatleri kendine tâbi eden ve
görmek ve işitmek ve hissetmek gibi umum duyguların
menşei, madeni bir acube-i hilkat-i Rabbaniyedir.
Hem hayat, bu kâinatın tezgâh-ı azamında öyle bir
istihale makinesidir ki, mütemadiyen, her tarafta tasfiye
yapıyor, temizlendiriyor, terakki veriyor, nurlandırıyor.
Ve zerrat kafilelerine güya hayatın yuvası olan her ceset,
o zerrelere vazife görmek, nurlanmak, talimat yapmak
için bir misafirhane, bir mektep, bir kışladır. Âdeta Zat-ı
Hayy ve Muhyî, bu makine-i hayat vasıtasıyla, bu karan-
lıklı ve fânî ve süflî olan âlem-i dünyayı lâtifleştiriyor, ışık-
landırıyor, bir nevi beka veriyor, bâkî bir âleme gitmeye
hazırlattırıyor.
Hem hayatın iki yüzü, yani mülk, melekût vecihleri
parlaktır, kirsizdir, noksansızdır, ulvîdir. Onun için, per-
desiz, vasıtasız, doğrudan doğruya dest-i kudret-i Rabba-
niyeden çıktığını aşikâre göstermek için, sair eşya gibi za-
hirî esbabı, hayattaki tasarrufat-ı kudrete perde edilme-
miş bir müstesna mahlûktur.
Hem hayatın hakikati, altı erkân-ı imaniyeye bakıp
manen ve remzen ispat eder. Yani,
hem Vacibü’l-Vücud’un vücub-i vücudunu ve hayat-ı
sermediyesini,
Lem’aLar | 915 |
o
Tuzuncu
l
em
a
makine-i hayat:
hayatı döndüren
İlâhî makine, sistem.
manen:
mana itibarıyla, manaca.
mektep:
eğitim ve öğretim yeri.
melekût:
varlıkların görünmeyen
iç yönü.
menşei:
kaynak.
mevcudat:
var olan her şey, mah-
lûklar.
misafirhane:
geçici bekleme yeri.
mülk:
varlıkların görünen dış
yönü, sahip olunan, varlık, salta-
nat.
müstesna:
seçkin, mümtaz.
mütemadiyen:
sürekli olarak, de-
vamlı.
nazdar:
nazlı.
nazenin:
ince, nazik.
nazik:
ince davranışlı.
nevi:
çeşit, tür.
nur:
parıltı, ışık.
rahîm:
sonsuz merhamet sahibi
olan Allah.
rahman:
rahmeti bütün herkese
yayılan ve bütün yaratılmışların
rızıklarını ve geçim şekillerini içine
alan rahmetin sahibi Allah.
rahmet:
Allah’ın kullarına merha-
met etmesi, onlara maddî ve ma-
nevî nimetler vermesi.
remzen:
işaret ederek, gizli bir
manayı şifreyle belirterek.
rezzak:
bütün yaratılmışların rız-
kını veren ve ihtiyaçlarını karşıla-
yan Allah.
rızık:
Allah tarafından her canlı için
ayrılmış olan nimet, yiyecek içe-
cek ve giyecek ile ilgili şeyler.
süflî:
bayağı, adî.
şuunat-ı İlâhîye:
Cenab-ı Hakkın
işleri, fiilleri.
tâbi:
uyan, bağlanan.
talimat:
talimle eğitimler.
tasarrufat-ı kudret:
Cenab-ı Al-
lah’ın kudretinin işleri, icraatları.
tasfiye:
saf kılma, arıtma.
terakki:
yükselme, gelişme.
tezgâh-ı azam:
büyük tezgâh.
ulvî:
yüksek, yüce.
umum:
bütün.
Vacibü’l-Vücud:
varlığı zarurî ve
kendinden olup ezelî ve ebedî
olan Allah (c.c.).
vasıta:
aracılık.
vecih:
yön.
vücub-i vücut:
varlığı gerekli ve
zarurî olan.
zahirî:
görünen.
Zat-ı Hay ve muhyî:
hayat veren
ve hayat sahibi olan Cenab-ı Hak.
zerrat:
zerreler, atomlar.
zerre:
en küçük parça, atom.
acube-i hilkat-i rabbaniye:
her şeyi terbiye ve idare eden
Allah’ın yaratmasının garipliği.
âlem-i dünya:
dünya âlemi.
aşikâre:
apaçık.
âyine:
ayna.
bâkî:
ebedî, daimî, kalıcı olan.
beka:
ebedîlik, sonsuzluk.
cami:
kapsayıcı, ihtiva eden.
ceset:
beden.
cilve:
görüntü, tecelli.
cilve-i rahmet-i rahmaniye:
Rahman olan Allah’ın rahmet
cilveleri, tecellileri.
dest-i kudret-i rabbaniye:
Allah’ın kudret eli.
erkân-ı imaniye:
imana ait
esaslar.
esbap:
sebepler.
esma-i Hüsna:
güzel isimler.
fânî:
ölümlü, geçici.
güya:
sanki.
hadim:
hizmet eden.
hakikat:
gerçek.
Hakîm:
her şeyi bir maksatla
uygun ve hikmetle yaratan,
hikmet sahibi Allah.
hayat-ı sermediye:
sonsuz,
tükenmeyen hayat.
hikmet:
fayda, gaye; her şeyin
belirli gayelere yönelik olarak,
manalı, faydalı ve tam yerli
yerinde yaratılması.
inayet:
yardım, ihsan.
istihale:
hâl değiştirme, dönü-
şüm.
kâinat:
bütün âlemler, varlık-
lar, evren.
Kerîm:
ikram ve ihsanı bol
olan Allah.
kışla:
askerlerin topluca barın-
dığı büyük yer, yapı.
lâtif:
güzel, hoş.
mahlûk:
Allah tarafından ya-
ratılmış, yaratık.
1...,905,906,907,908,909,910,911,912,913,914 916,917,918,919,920,921,922,923,924,925,...1406
Powered by FlippingBook