Lem'alar - page 920

ve şükür ona lâyık ve hamd ona hastır” diye çok tekrar-
la beyan ediyor. demek bu şükür ve ibadet doğrudan
doğruya
Malik-i Hakikî’
sine gitmek lâzım olduğunu ifade
için, hayatı bütün şuunatıyla perdesiz kabza-i tasarrufun-
da tutmasına delâlet eden
(1)
@p
QÉn
¡s
ædGn
h p
?r
«s
dG o
±n
Óp
àr
NG o
¬n
dn
h o
â«/
ªo
jn
h »/
«r
ëo
j …/
òs
dG n
ƒo
gn
h
(2)
@ o
¿ƒo
µn
«n
a r
øo
c o
¬n
d o
?ƒo
?n
j n
És
‰p
Én
a Gk
ôr
en
G ?'
†n
b Gn
Pp
Én
a o
â«/
Áo
n
h »/
«r
ëo
j …/
òs
dG n
ƒo
g
(3)
@ Én
¡p
Jr
ƒn
e n
ór
©n
H ¢n
Vr
Qn
’r
G p
¬p
H »/
«r
ëo
«n
a
gibi ayetler, pek sarih bir surette vasıtaları nefyedip, doğ-
rudan doğruya hayatı
Hayy-ı Kayyum’
un dest-i kudretine
münhasıran veriyor.
evet, minnettarlık ve teşekkürü davet eden ve muhab-
bet ve sena hissini tahrik eden, hayattan sonra rızık ve şi-
fa ve yağmur gibi vesile-i şükran şeyler dahi doğrudan
doğruya
Zat-ı Rezzak-ı şafî’
ye ait olduğunu, esbap ve ve-
sait bir perde olduğunu,
(5)
@ p
Ú/
Ør
°ûn
j n
ƒo
¡n
a o
âr
°Vp
ôn
e Gn
Pp
Gn
h
(4)
@ o
Ú/
àn
Ÿr
G p
Is
ƒo
?r
dGho
P o
¥Gs
Rs
ôdGn
ƒo
g
(6)
Gƒo
£n
æn
b Én
e p
ór
©n
H r
øp
e n
år
«n
¨r
dG o
?u
õn
æo
j …/
òs
dG n
ƒo
gn
h
gibi ayetlerle, rızık, şifa ve yağmur münhasıran
Zat-ı
Hayy-ı Kayyum’
un kudretine hastır. perdesiz, ondan gel-
diğini ifade için, kaide-i nahviyece alâmet-i hasr ve tahsis
olan
(7)
…/
òs
dG n
ƒo
gn
h @ o
¥Gs
Rs
ôdGn
ƒo
g
ifade etmiştir. İlâçlara hasi-
yetleri veren ve tesiri halk eden, ancak o
şafî-i Hakikî’
dir.
alâmet-i hasr:
özellik, hususîlik
ifade eden belirtiler.
ayet:
Kur’ân’ın her bir cümlesi.
beyan:
anlatma, izah, açıklama.
delâlet:
delil olma, gösterme.
dest-i kudret:
kudret eli.
esbap:
sebepler.
halk:
yaratma.
hamd:
Allah’a karşı olan şükran
ve memnuniyetini onu överek bil-
dirme.
has:
özel.
hasiyet:
bir şeye has vasıf, özel-
lik.
Hayy-ı Kayyum:
her hususta ik-
tidarı olan, her canlıya hayat veren
ve onları ayakta tutan, Allah.
ibadet:
Allah’a karşı kulluk vazi-
fesini yapma.
ifade:
anlatma, söyleyiş.
kabza-i tasarruf:
tasarrufu, yöne-
timi altında olma.
kaide-i nahviye:
Arabca gramer
kaidesi.
kudret:
kuvvet, iktidar.
lâyık:
yakışır, uygun.
lâzım:
gerekli.
mahsus:
özel kılınmış, has kılın-
mış.
malik-i Hakikî:
her şeyin hakikî
sahibi ve maliki olan Allah.
minnettar:
iyilik yapan birisine
karşı teşekkür duygusu içinde
olan.
muhabbet:
sevgi.
münhasıran:
özel olarak.
nefyetme:
reddetme, kovma,
uzaklaştırma.
perde:
örtü, engel.
rızık:
yiyecek, içecek, maddî ve
manevî nimetler.
sarih:
açık.
sena:
övme.
suret:
biçim, tarz.
şâfi-i Hakikî:
gerçek şifayı veren
Allah.
şifa:
iyileşme, sağlığına kavuşma.
şuunat:
işler, olaylar, özellikler; bir
şeyin var oluşunun gereği olan so-
nuçlar.
şükür:
nimet ve iyiliğin sahibini
tanıma ve ona karşı minnet
duyma.
tahrik:
harekete geçirme.
tahsis:
biri için ya da bir iş için
ayırma, özel tutma.
tesir:
etki.
teşekkür:
yapılan bir iyilik
karşısında minnet duyma.
vasıta:
aracı.
vesait:
vasıtalar.
vesile-i şükran:
şükür vesilesi.
Zat-ı Hayy-ı Kayyum:
varlığı,
diriliği her an için olup gökleri
ve yerleri her an için tutan;
her şeye, her hususta iktidarı
yeten zat, Allah.
Zat-ı rezzak-ı şafi:
şifalı rızık-
lar veren Cenab-ı Hak.
1.
Hayatı veren de, ölümü veren de Odur. Geceyle gündüzü değiştirmek de Ona mahsustur.
(Mü’minun Suresi: 80.)
2.
Dirilten de Odur, öldüren de. O bir şeyin olmasını dilediği zaman Onun işi sadece “Ol” de-
mektir; o da oluverir. (Mü’min Suresi: 68.)
3.
Ölümünden sonra yeryüzünü onunla [yağmurla] diriltir. (Rum Suresi: 24.)
4.
Rızık veren, mutlak kudret ve kuvvet sahibi olan Allah’tır. (Zariyat Suresi: 58.)
5.
Hastalandığımda bana şifa veren Odur. (şuara Suresi: 80.)
6.
İnsanlar ümitsizliğe düştüklerinde yağmuru indiren Odur. (şûra Suresi: 28.)
7.
Rızık veren odur ki... • Ve Odur ki...
o
Tuzuncu
l
em
a
| 920 | Lem’aLar
1...,910,911,912,913,914,915,916,917,918,919 921,922,923,924,925,926,927,928,929,930,...1406
Powered by FlippingBook