beyan edilmiş. şimdilik o delillerdeki o noktaların tafsilâ-
tını o risalelere havale edip, yalnız üç noktasını burada
beyan edeceğiz.
BİRİNCİSİ:
onuncu ve Yirmi dokuzuncu sözlerin ahir-
lerinde icmalen ve Yirminci Mektubun ahirinde tafsilen,
gayet kat’î bürhanlar ile ispat etmişiz ki,
Zat-ı Ferd ve
Ehad’
in kudretine nispeten en büyük şeyin icadı, en kü-
çük bir şey gibi kolaydır. Bir baharı, bir çiçek gibi sühu-
letle halk eder. Binler haşrin numunelerini, her baharda
gözümüz önünde kolaylıkla icat eder. Büyük bir ağacı, kü-
çük bir meyve gibi rahatça idare eder. eğer müteaddit es-
baba havale edilse, her bir meyve, bir ağaç kadar mas-
raflı ve müşkülâtlı ve bir çiçek, bir bahar kadar zahmetli
ve suubetli olur.
evet, nasıl ki bir ordunun teçhizat-ı askeriyesi bir ku-
mandanın emriyle bir fabrikada yapılsa, o ordunun teç-
hizatı, âdeta bir tek neferin teçhizatı gibi kolaylaşır; eğer
her neferin cihazatı ayrı ayrı fabrikada yapılsa ve idare-i
askeriyesi vahdetten kesrete girse, o vakit her bir nefer,
ordu kadar fabrikalar ister. Aynen öyle de, eğer her şey
Zat-ı Ferd ve Ehad’
e verilse, bütün bir nev’in hadsiz efra-
dı, bir tek fert gibi kolay olur. eğer esbaba verilse, her bir
fert, o nevi kadar müşkülâtlı olur.
evet, vahdet de, ferdiyet de, her şeyin o
Zat-ı Vahid’
e
intisabıyla olur ve ona istinat eder. Ve bu istinat ve inti-
sap ise, o şey için hadsiz bir kuvvet, bir kudret hükmüne
geçebilir. o vakit küçük bir şey, o intisap ve istinat kuv-
vetiyle, binler derece kuvvet-i şahsiyesinin fevkinde işler
ahir:
son.
beyan:
anlatma, izah.
bürhan:
delil, hüccet.
cihazat:
cihazlar, lüzumlu aletler.
delil:
bir meseleyi ispata yarayan
şey, bürhan.
derece:
ölçü.
efrat:
fertler, bireyler.
emir:
buyruk.
esbap:
sebepler.
ferdiyet:
birlik, teklik, fertlik.
fert:
birey.
fevk:
üst.
gayet:
son derece, çok, oldukça.
hadsiz:
sınırsız, sonsuz.
halk:
yaratma.
haşir:
Allah’ın, ölüleri diriltip mah-
şere çıkarması.
havale etme:
bir işi veya bir şeyin
yetkisini başkasına bırakma, dev-
retme.
o
Tuzuncu
l
em
’
a
| 898 | Lem’aLar
hükmüne:
değerine, yerine.
icat:
yoktan var etme, ya-
ratma.
icmalen:
kısaca, özetle.
idare:
bir işi yürütme, çekip
çevirme.
idare-i askeriye:
askere ait
yönetim.
intisap:
bağlanma.
ispat:
doğruyu delillerle gös-
terme.
istinat:
dayanma, güvenme.
kat’î:
kesin.
kesret:
çokluk, birden fazla
olma hâli.
kudret:
kuvvet, iktidar.
kumandan:
komutan.
kuvvet-i şahsiye:
şahsa ait
kuvvet.
müşkülât:
güçlükler, zorluk-
lar.
müteaddit:
türlü türlü, çeşitli.
nefer:
tek kişi.
nevi:
çeşit, tür.
nispeten:
göre, kıyaslanarak.
nokta:
konu ile ilgili önemli
bölüm.
numune:
örnek.
suubet:
güçlük, zorluk.
sühulet:
kolaylık.
tafsilât:
tafsiller, etraflı olarak
bildirmeler.
tafsilen:
uzun uzadıya, ayrıntılı
olarak.
teçhizat:
donatımlar.
teçhizat-ı askeriye:
askeri do-
natım.
vahdet:
birlik.
vakit:
zaman.
zahmet:
meşakkat, zor.
Zat-ı Ferd ve ehad:
benzeri
olmayan ve her bir varlıkta
birliği tecelli eden Zat, Allah.
Zat-ı Vahid:
bir ve tek olan
Zat, Allah.