Lem'alar - page 892

dellâl-ı saltanat-ı rububiyet olan zat-ı Ahmediyenin risale-
tiyle bilinir, görünür, anlaşılır, tasdik edilir. Ve hakeza, bu
misaller gibi, ekser esma-i Hüsnanın her biri, risalet-i Ah-
mediyeye birer parlak bürhandır.
Elhâsıl
: Madem kâinat mevcuttur ve inkâr edilmiyor;
elbette kâinatın renkleri, ziynetleri, ışıkları, ziyaları, sanat-
ları, hayatları, rabıtaları hükmünde olan hikmet, inayet,
rahmet, cemal, nizam, mizan, ziynet gibi meşhut haki-
katler, hiçbir cihetle inkâr edilmez. Madem bu sıfatların,
fiillerin inkârı mümkün değildir; elbette o sıfatların mev-
sufu ve o fiillerin faili ve o ziyaların güneşi olan
Zat-ı Va-
cibü’l-Vücud, Hakîm, Kerîm, Rahîm, Cemîl, Hakem, Adl
dahi hiçbir cihetle inkâr edilmez ve inkârı kabil olmaz. Ve
elbette o sıfatların ve o fiillerin medar-ı zuhurları, belki me-
dar-ı kemalleri, belki medar-ı tahakkukları olan rehber-i ek-
ber, muallim-i ekmel ve dellâl-ı azam ve tılsım-ı kâinatın
keşşafı ve âyine-i samedanî ve habib-i rahmanî olan Mu-
hammed Aleyhissalâtü Vesselâmın risaleti hiçbir cihetle
inkâr edilmez. Âlem-i hakikatin ve hakikat-i kâinatın zi-
yaları gibi, bunun risaleti dahi, kâinatın en parlak bir zi-
yasıdır.
p
?És
jn
’r
G p
äGn
ôp
°TÉn
Y p
On
ón
©p
H o
?n
Ós
°ùdGn
h o
In
Ós
°üdG p
¬p
Ñr
ën
°Un
h /
¬p
d'
G = '
¤n
Y n
h p
¬r
«n
?n
Y
(1)
p
?Én
fn
’r
G p
äGs
Qn
Pn
h
(2)
o
º«/
µn
`?r
G o
º«/
?n
©r
dG n
âr
fn
G n
?s
fp
G BÉn
æn
àr
ªs
?n
Y Én
e s
’p
G BÉn
æn
d n
ºr
?p
Y '
’ n
?n
fÉn
ërÑ°oS
• • •
adl:
adalet sahibi olan Allah.
âlem-i hakikat:
hakikat âlemi.
âyine-i Samedanî:
en geniş bir
kulluk vazifesiyle İlâhî rızaya âyi-
nedarlık eden Hz. Muhammed.
bürhan:
delil, hüccet.
cemal:
güzellik.
Cemîl:
sonsuz güzellik sahibi olan
Allah.
cihet:
yön.
cilve:
görünme, tecelli.
dellâl-ı azam:
en büyük ilâncı.
dellâl-ı saltanat-ı rububiyet:
Al-
lah’ın kâinatı terbiye ve idare eden
saltanatının ilâncısı.
ekser:
çoğunluk, çoğu.
elhâsıl:
netice itibarıyla.
esma-i Hüsna:
Allah’ın güzel isim-
leri.
fail:
işi yapan.
fiil:
iş, hareket.
habib-i rahmanî:
Rahman olan
Allah’ın sevgili peygamberi.
Hakem:
haklıyı haksızdan ayıran,
haklıyı haksızı ayırt eden Allah.
hakeza:
böylece, bunun gibi.
hakikat:
gerçek.
hakikat-i kâinat:
kâinatın haki-
kati, gerçek mahiyeti.
Hakîm:
her şeyi bir maksatla uy-
gun ve hikmetle yaratan, hikmet
sahibi Allah.
hikmet:
fayda, gaye; her şeyin be-
lirli gayelere yönelik olarak, ma-
nalı, faydalı ve tam yerli yerinde
yaratılması.
hükmünde:
değerinde.
inayet:
yardım, ihsan.
inkâr:
reddetme, inanmama.
kabil:
mümkün, ihtimal daire-
sinde.
kâinat:
bütün âlemler, varlıklar,
evren.
Kerîm:
ikram ve ihsanı bol olan
Allah.
keşşaf:
keşfeden.
medar-ı kemal:
mükemmellik se-
bebi.
medar-ı tahakkuk:
ortaya çık-
maya sebep olan.
medar-ı zuhur:
görünme sebebi.
meşhut:
görünen, şahit olunan.
mevcut:
var olan.
mevsuf:
vasıflanmış, nitelenmiş.
misal:
örnek.
mizan:
ölçü.
muallim-i ekmel:
en mükemmel
öğretmen.
mümkün:
ihtimal dahilinde.
nizam:
düzen.
rabıta:
bağ, ilgi.
rahîm:
sonsuz merhamet sahibi
olan Allah.
rahmet:
acıma, merhamet
etme.
rehber-i ekber:
en büyük reh-
ber.
risalet:
nebîlik, peygamberlik.
risalet-i ahmediye:
Peygam-
ber Efendimizin (asm) pey-
gamberliği.
saltanat-ı ulûhiyet:
kâinatta
şerik, ortak kabul etmeyen
İlâhî saltanat.
sıfât:
nitelikler, vasıflar.
tasdik:
doğrulama, gerçekli-
ğini kabul etme.
tılsım-ı kâinat:
kâinatın tıl-
sımı.
zat-ı ahmediye:
Hz. Peygam-
berin zatı, kişiliği.
Zat-ı Vacibü’l-Vücud:
varlığı
mutlaka gerekli olan zat, Ce-
nab-ı Allah.
ziya:
ışık, nur.
ziynet:
süs, bezek.
1.
Günlerin aşireleri ve mahlûkatın zerreleri adedince, ona ve Âl ve Ashabına salât ve selâm
olsun.
2.
Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz
yoktur. Muhakkak ki Sen, her şeyi hakkıyla bilir, her işi hikmetle yaparsın. (Bakara Suresi:
32.)
o
Tuzuncu
l
em
a
| 892 | Lem’aLar
1...,882,883,884,885,886,887,888,889,890,891 893,894,895,896,897,898,899,900,901,902,...1406
Powered by FlippingBook