Lem'alar - page 885

Ve o kâinat dairesinin en mühim hikmetleri ve faydaları
insana bakıyor. Ve insan dairesi içinde dahi, rızkı bir mer-
kez hükmüne getirmiş; âlem-i insanîde ekser hikmetler,
maslahatlar, o rızka bakar ve onunla tezahür eder. Ve in-
sanda, şuur ve rızıkta zevk vasıtasıyla, ism-i
Hakîm’
in cil-
vesi parlak bir surette görünüyor. Ve şuur-i insanî vasıta-
sıyla keşfolunan yüzer fenlerden her bir fen,
Hakem
is-
minin bir nevide bir cilvesini tarif ediyor.
Meselâ, tıp fenninden sual olsa, “Bu kâinat nedir?” el-
bette diyecek ki: “gayet muntazam ve mükemmel bir ec-
zahane-i kübradır. İçinde her bir ilâç güzelce ihzar ve is-
tif edilmiştir.”
Fenn-i kimyadan sorulsa, “Bu küre-i arz nedir?” diye-
cek: “gayet muntazam ve mükemmel bir kimyahanedir.”
Fenn-i makine diyecek: “Hiçbir kusuru olmayan, gayet
mükemmel bir fabrikadır.”
Fenn-i ziraat diyecek: “nihayet derecede mahsuldar,
her nevi hububu vaktinde yetiştiren muntazam bir tarla-
dır ve mükemmel bir bahçedir.”
Fenn-i ticaret diyecek: “gayet muntazam bir sergi ve
çok intizamlı bir pazar ve malları çok sanatlı bir dükkân-
dır.”
Fenn-i iaşe diyecek: “gayet muntazam, bütün erzakın
envaını cami bir ambardır.”
Fenn-i rızık diyecek: “Yüz binler leziz taamlar beraber,
kemal-i intizamla içinde pişirilen bir matbah-ı rabbanî ve
bir kazan-ı rahmanîdir.”
Lem’aLar | 885 |
o
Tuzuncu
l
em
a
kusur:
eksiklik, noksan.
küre-i arz:
dünya, yer küre.
leziz:
lezzetli.
mahsuldar:
verimli, mahsul veren.
maslahat:
fayda, yarar.
matbah-ı rabbanî:
her şeyi ter-
biye eden ve rızıklandıran Allah’ın
nimetlerle dolu mutfağı.
muntazam:
intizamlı, düzgün.
mühim:
önemli.
mükemmel:
kâmil, tam.
nevi:
çeşit, tür.
nevi:
tür.
nihayet:
son derece.
rızık:
Allah tarafından her canlı için
ayrılmış ve takdir edilmiş olan ni-
met.
sual:
soru.
suret:
biçim, görünüş.
şuur:
idrak, bilinç, anlama ve kav-
rama gücü.
şuur-i insanî:
insana ait şuur.
taam:
yemek.
tarif:
tanıtma.
tezahür:
zuhur etme, ortaya
çıkma.
vasıta:
aracılık.
âlem-i insanî:
insana ait âlem.
ambar:
eşya saklanan yer,
depo.
cilve:
görünme, tecelli.
eczahane-i kübra:
en büyük
eczahane.
ekser:
daha ziyade.
enva:
çeşitler, türler.
erzak:
yenilecek, içilecek şey-
ler.
fen:
ilim.
fenn-i iaşe:
insan ve hayvan-
ların besleniş ve yaşayışları
hakkında bilgi veren ilim dalı.
fenn-i kimya:
kimya ilmi.
fenn-i makine:
makine ilmi,
bilgisi.
fenn-i rızık:
gıda bilimleri.
fenn-i ticaret:
ticaret ilmi.
fenn-i ziraat:
ziraat ilmi.
gayet:
son derece, çok, ol-
dukça.
Hakem:
haklıyı haksızdan ayı-
ran, haklıyı haksızı ayırt eden
Allah.
hikmet:
İlâhî gaye, yüksek
bilgi.
hubub:
tohumlar, taneler.
hükmüne:
değerine, yerine.
ihzar:
hazırlama.
intizam:
düzgünlük, nizam.
ism-i Hakîm:
Cenab-ı Hakkın
hikmetle, faydaları takip ede-
rek iş gören manasındaki ismi.
istif:
düzgün yığma, depo-
lama.
kâinat:
bütün âlemler, varlık-
lar, evren.
kazan-ı rahmanî:
nimetlerin
yenecek hâle getirildiği Rah-
manî kazan.
kemal-i intizam:
tam ve ek-
siksiz düzen.
kimyahane:
kimya laboratu-
varı.
1...,875,876,877,878,879,880,881,882,883,884 886,887,888,889,890,891,892,893,894,895,...1406
Powered by FlippingBook