Lem'alar - page 536

eder. Çünkü toplamaya muhtaç değil. emr-i
(1)
o
¿ƒo
µn
«n
a r
øo
c
’e malik olduğundan; ve her baharda hadsiz mevcudat-ı
bahariyenin madde-i unsuriyesinden başka hadsiz sıfât ve
ahval ve eşkâllerini hiçten icat ettiğinden; ve ilminde her
şeyin plânı, modeli, fihristesi ve programı taayyün etti-
ğinden; ve bütün zerrat onun ilim ve kudreti dairesinde
hareket ettiklerinden, kibrit çakar gibi her şeyi nihayet
kolaylıkla icat eder. Ve hiçbir şey, zerre miktar hareketi-
ni şaşırmaz. seyyarat mutî bir ordusu olduğu gibi, zerrat
dahi muntazam bir ordusu hükmüne geçer. Madem o
kudret-i ezeliyeye istinaden hareket ediyorlar ve o ilm-i
ezelînin düsturuyla çalışıyorlar; işte o eserler, o kudrete
göre vücuda gelir. Yoksa o küçük, ehemmiyetsiz şahsi-
yetlerine bakmakla o eserler küçülmez. o kudrete intisap
kuvvetiyle bir sinek, bir nemrut’u gebertir. karınca, Fira-
vun’un sarayını harap eder. zerre gibi küçük çam tohu-
mu, dağ gibi koca bir çam ağacının yükünü omzunda ta-
şıyor. Bu hakikati çok risalelerde ispat ettiğimiz gibi, na-
sıl ki bir nefer, askerlik vesikasıyla padişaha intisap nok-
tasında, yüz bin defa kendi kuvvetinden fazla, bir şahı esir
etmek gibi eserlere mazhar olur. öyle de, her şey, o kud-
ret-i ezeliyeye intisabıyla, yüz bin defa esbab-ı tabiiyenin
fevkinde mu’cizat-ı sanata mazhar olabilir.
elhâsıl, her şeyin nihayet derecede hem sanatlı, hem
sühuletli vücudu gösteriyor ki, muhit bir ilim sahibi olan
bir kadîr-i ezelî’nin eseridir. Yoksa, yüz bin muhal için-
de, değil vücuda gelmek, belki imkân dairesinden çıkıp
imtina dairesine girecek ve mümkün suretinden çıkıp
ahval:
hâller, oluşlar.
düstur:
kanun, kaide.
ehemmiyet:
önem.
elhâsıl:
netice itibarıyla.
emr-i “kün feyekûn”:
“ol deyince
oluverir” emri.
esbab-ı tabiiye:
tabiî sebepler.
esir:
savaşta düşman eline düşen
kimse.
eşkâl:
biçimler, şekiller.
fevk:
üst.
fihriste:
özet, liste.
hadsiz:
sınırsız, sonsuz.
hakikat:
gerçek.
hükmüne:
değerine.
icat:
yoktan var etme.
ilim:
bilgi.
ilm-i ezelî:
Cenab-ı Hakkın sonsuz
ezelî ilmi.
imkân:
mümkün olma, olabilirlik.
imtina:
imkânsızlık, olamayış.
intisap:
bağlanma.
ispat:
doğruyu delillerle gösterme.
istinaden:
dayanarak.
Kadîr-i ezelî:
her şeye gücü yeten,
varlığının evveli olmayan, Allah.
kudret:
kuvvet, iktidar.
kudret-i ezeliye:
başı, sonu
olmayan sonsuz İlâhî kudret,
kuvvet.
madde-i unsuriye:
kimyevî
maddeler.
malik:
sahip.
mazhar:
nail olma.
mevcudat-ı bahariye:
bahar
mevsiminde ortaya çıkan var-
lıklar.
model:
aynısı yapılmak üzere
örnek alınan şey.
mu’cizat-ı sanat:
sanat mu’ci-
zeleri.
muhal:
imkânsız.
muhit:
her şeyi kuşatan.
muhtaç:
ihtiyacı olan.
muntazam:
nizamlı, düzgün.
mutî:
itaat eden, boyun eğen.
nefer:
er.
nihayet:
son derece.
padişah:
hükümdar.
plân:
program.
risale:
mektup.
seyyarat:
gezegenler.
sıfât:
vasıf.
suret:
biçim, görünüş.
sühulet:
kolaylık.
şah:
padişah, hükümdar.
şahsiyet:
kişi özelliği.
taayyün:
belirlenme.
vesika:
belge.
vücut:
var olma.
zerrat:
zerreler.
zerre:
en küçük parça.
1.
“Ol!” der; oluverir. (Yâsin Suresi: 82.)
Y
irmi
a
lTıncı
l
em
a
| 536 | Lem’aLar
1...,526,527,528,529,530,531,532,533,534,535 537,538,539,540,541,542,543,544,545,546,...1406
Powered by FlippingBook