Lem'alar - page 474

Beni güzelleştiren bu gömleği kesip kısaltmakla güzelliği-
mi bozuyorsun” demeye hak kazanabilir mi? “Merhamet-
sizlik, insafsızlık ettin” diyebilir mi?
İşte, aynen bu misal gibi, sâni-i zülcelâl sana, ey has-
ta, göz, kulak, akıl, kalb gibi nuranî duygularla murassa
olarak giydirdiği cisim gömleğini, esma-i Hüsnasının na-
kışlarını göstermek için, çok hâlât içinde seni çevirir ve
çok vaziyetlerde seni değiştirir. sen açlıkla onun rezzak
ismini tanıdığın gibi, Şâfi ismini de hastalığınla bil. elem-
ler, musibetler bir kısım esmasının ahkâmını gösterdikle-
ri için, onlarda hikmetten lem’alar ve rahmetten şualar
ve o şuaat içinde çok güzellikler bulunuyor. eğer perde
açılsa, tevahhuş ve nefret ettiğin hastalık perdesi arkasın-
da sevimli, güzel manaları bulursun.
BEŞİNCİDEVA
ey maraza müptelâ hasta! Bu zamanda tecrübemle ka-
naatim gelmiştir ki, hastalık bazılara bir ihsan-ı İlâhîdir,
bir hediye-i rahmanîdir. Bu sekiz dokuz senedir, liyakat-
siz olduğum hâlde, bazı genç zatlar hastalık münasebetiyle
dua için benimle görüştüler. dikkat ettim ki: Hangi has-
talıklı genci gördüm; sair gençlere nispeten ahiretini dü-
şünmeye başlıyor. gençlik sarhoşluğu yok. gaflet içindeki
hayvanî hevesattan bir derece kendini kurtarıyor. Ben de
bakıyordum, onların tahammül dahilindeki hastalıklarını
bir ihsan-ı İlâhî olduğunu ihtar ederdim. derdim ki:
ahiret:
dünya hayatından sonra
başlayıp ebediyen devam edecek
olan ikinci hayat.
ahkâm:
kanunlar, esaslar.
cisim:
beden.
deva:
ilâç, çare.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
elem:
dert, üzüntü, maddî manevî
ıztırap.
esma:
isimler.
esma-i Hüsna:
Allah’ın güzel isim-
leri.
gaflet:
gafillik, sorumsuzluk, ahi-
retten ve Allah’ın emir ve yasak-
larına karşı duyarsız davranma.
hâlât:
hâller, durumlar, özellikler.
hayvanî hevesat:
hayvanca he-
ves ve arzular.
hediye-i rahmanî:
sonsuz mer-
hamet ve şefkat sahibi olan Al-
lah’ın kullarına hediye olarak ver-
diği nimetler.
hikmet:
kâinattaki, ve yaratılıştaki
İlâhî gaye, fayda ve ilim.
ihsan-ı İlâhî:
İlâhî ihsan; Cenab-ı
Hakkın mahlûkatına ihsan ettiği
Y
irmi
B
eşinci
l
em
a
| 474 | Lem’aLar
bütün nimetler, ikramlar, he-
diyeler, bağışlar.
ihtar:
hatırlatma, uyarma.
insafsızlık:
adaletsizlik.
kanaat:
göz tokluğu, elindeki
ile yetinme.
lem’a:
parıltı, güneş gibi par-
layan.
liyakat:
lâyık, olma, uygunluk.
mana:
anlam.
maraz:
hastalık, dert, belâ, da-
yanılması güç durum.
merhametsizlik:
acımasızlık.
misal:
örnek, temsil.
murassa:
süslü, sanatlı.
musibet:
felâket, belâ.
münasebetiyle:
dolayısıyla.
müptelâ:
bağımlı, düşkün.
nakış (nakış):
süs.
nefret etmek:
iğrenmek, tik-
sinmek.
nispeten:
nispetle, kıyaslaya-
rak.
nuranî:
nurlu, ışık saçan.
perde:
örtü, engel.
rahmet:
acıma, merhamet
etme, esirgeme.
rezzak:
bütün yaratılmışların
rızkını veren ve ihtiyaçlarını
karşılayan Allah.
sair:
diğer, öteki.
Sâni-i Zülcelâl:
sonsuz büyük-
lük sahibi, her şeyi sanatla ya-
ratan Allah.
Şâfi:
şifa veren, iyileştiren Al-
lah.
şua:
ışın, parıltı.
şuaat:
şualar, ışınlar.
tahammül dahilinde:
katlanı-
labilir olma.
tecrübe:
deneyim, sınama.
tevahhuş etmek:
korkmak,
ürkmek.
vaziyet:
durum.
zatlar:
kişiler, şahıslar.
1...,464,465,466,467,468,469,470,471,472,473 475,476,477,478,479,480,481,482,483,484,...1406
Powered by FlippingBook