Lem'alar - page 466

Bedbahttır o kadın ki, zevcinin fıskına bakar, onu baş-
ka bir surette taklit eder.
Veyl o zevç ve zevceye ki, birbirini ateşe atmakta yar-
dım eder. Yani, medeniyet fanteziyelerine birbirini teşvik
eder.
İşte, risale-i nur’un bu mealdeki cümlelerinin manası
budur ki:
Bu zamanda aile hayatının ve dünyevî ve uhrevî saade-
tinin ve kadınlarda ulvî seciyelerin inkişafının sebebi, yal-
nız daire-i şeriattaki adab-ı İslâmiyetle olabilir.
Şimdi aile hayatında en mühim nokta budur ki:
kadın, kocasından fenalık ve sadâkatsizlik görse, o da
kocasının inadına, kadının vazife-i ailevîsi olan sadâkat ve
emniyeti bozsa, aynen askeriyedeki itaatin bozulması gi-
bi, o aile hayatının fabrikası zirüzeber olur. Belki o kadın,
elinden geldiği kadar kocasının kusurunu ıslaha çalışmalı-
dır ki, ebedî arkadaşını kurtarsın. Yoksa, o da kendini açık-
lık ve saçıklıkla başkalara göstermeye ve sevdirmeye ça-
lışsa, her cihetle zarar eder.
Çünkü hakikî sadâkati bıra-
kan, dünyada da cezasını görür.
Çünkü namahremlerin
nazarından fıtratı korkar, sıkılır, çekilir. namahrem yirmi
erkeğin on sekizinin nazarından istiskal eder. erkek ise,
namahrem yüz kadından, ancak birisinden istiskal eder,
bakmasından sıkılır. kadın o cihette azap çektiği gibi, sa-
dâkatsizlik ittihamı altına girer; zaafiyetiyle beraber, hu-
kukunu muhafaza edemez.
adab-ı İslâmiyet:
İslâm’a ait örf
ve ahlâk; edep, terbiye.
azap:
büyük sıkıntı, şiddetli acı.
bedbaht:
bahtsız, zavallı.
cihet:
yön, taraf.
daire-i şeriat:
şeriat dairesi, alanı.
Y
irmi
d
ördÜncÜ
l
em
a
| 466 | Lem’aLar
dünyevî:
dünyaya ait, dünya
ile ilgili.
ebedî:
sonsuz, daimî.
emniyet:
eminlik, güvenme.
fanteziye:
yalandan gösteriş,
debdebe.
fenâ:
kötü.
fısk:
hak yolundan çıkma, gü-
naha dalma, ahlâksızlık.
fıtrat:
yaratılış, tabiat, mizaç.
hakikî:
gerçek, doğru.
hukuk:
haklar.
inkişaf:
ortaya çıkma, gö-
rülme, meydana çıkma.
ıslah:
iyileştirme, düzeltme.
istiskal etmek:
ağır bulmak,
hoşlanmamak, sıkılmak.
itaat:
boyun eğme, uyma.
ittiham:
suçlama.
meal:
mana, anlam.
medeniyet:
medenîlik, uygar-
lık.
muhafaza:
koruma.
mühim:
önemli.
namahrem:
nikâh düşen, ev-
lenmeleri haram olmayan kişi,
yabancı kişi.
nazar:
bakış.
saadet:
mutluluk.
sadakat:
bağlılık.
seciye:
yaratılış, huy, karak-
ter.
suret:
biçim, tarz.
teşvik etmek:
özendirmek,
yönlendirmek.
uhrevî:
ahirete ait.
ulvî:
yüksek, yüce.
vazife-i ailevî:
aile ile ilgili gö-
rev.
veyl:
yazıklar olsun.
zaafiyet:
zayıflık, âcizlik.
zevce:
hanım, eş.
zevç:
erkek eş, koca.
zirüzeber:
karma karışık, dar-
madağınık.
1...,456,457,458,459,460,461,462,463,464,465 467,468,469,470,471,472,473,474,475,476,...1406
Powered by FlippingBook