Lem'alar - page 478

veya elinde veya midende olmasaydı, sen başın, elin, mi-
denin sıhhatindeki lezzetli, zevkli nimet-i İlâhiyeyi hisse-
dip şükreder miydin?” elbette şükür değil, belki düşün-
meyecektin; şuursuz, o sıhhati, gafletle belki sefahate sarf
ederdin.
SEKİZİNCİDEVA
ey ahiretini düşünen hasta! Hastalık, sabun gibi, gü-
nahların kirlerini yıkar, temizler. Hastalıklar kefaretü’z-
zünup olduğu hadis-i sahihle sabittir.
(1)
Hem hadiste var-
dır ki,
“Ermiş ağacı silkmekle nasıl meyveleri düşer; imanlı
bir hastanın titremesi de öyle günahları silker.”
(2)
günahlar, hayat-ı ebediyede daimî hastalıklardır; bu
hayat-ı dünyeviyede dahi kalb, vicdan, ruh için manevî
hastalıklardır. sen eğer sabredip şekva etmezsen, şu mu-
vakkat bir hastalıkla daimî pek çok hastalıklardan kurtu-
luyorsun. eğer günahları düşünmüyorsan, yahut ahireti
bilmiyorsan veya Allah’ı tanımıyorsan, sende öyle deh-
şetli bir hastalık var ki, milyon defa sendeki bu küçük
hastalıktan daha büyüktür; ondan feryat et. Çünkü, bü-
tün dünyanın mevcudatıyla kalbin, ruhun ve nefsin alâ-
kadardır. Mütemadiyen firak ve zeval ile o alâkalar kesi-
lip, sende hadsiz yaralar açılır. Bahusus ahireti bilmedi-
ğin için, ölümü idam-ı ebedî tahayyül ettiğinden, âdeta,
güya yara bere içinde, dünya kadar hastalıklı bir vücudun
var. İşte en evvel, hadsiz yaralı ve hastalıklı bu büyük ma-
nevî vücudun hadsiz hastalıklarına kat’î ilâç ve kat’î şifa
verici bir tiryak olan iman ilâcını aramak ve itikadını
ahiret:
dünya hayatından sonra
başlayıp ebediyen devam edecek
olan ikinci hayat.
alâka:
ilgi, bağ.
alâkadar:
ilgili, münasebetli.
bahusus:
özellikle, en çok.
daimî:
sürekli, devamlı.
dehşetli:
korkunç.
deva:
ilâç, care.
feryat:
bağırma, sızlanma, çığlık.
firak:
ayrılık, ayrılma.
gaflet:
sorumsuzluk, Allah’tan
uzaklaşıp nefsinin arzularına dal-
mak.
günah:
Allah’ın emirlerine aykırı
davranış.
güya:
sanki.
hadis-i sahih:
sahih hadis, doğru-
luğu kesin olan hades.
hadsiz:
sınırsız, sonsuz.
hayat-ı dünyeviye:
dünyaya ait
olan hayat.
hayat-ı ebedîye:
ebedî ve sonsuz
hayat.
idam-ı ebedî:
dirilmemek üzere
yok oluş.
iman:
inanç, itikat.
itikat:
inanma, inanç.
kat’î:
kesin.
kefaretü’z-zünup:
günahların affı
için vesile.
manevî:
manaya ait, maddî olma-
yan, ruhî.
mevcudat:
mevcutlar, var olan
her şey, mahlûklar.
muvakkat:
geçici.
mütemadiyen:
sürekli olarak, de-
vamlı.
nefis:
kötü vasıfları kendisinde
toplayan hayırlı işlerden alıkoyan
güç.
nimet-i İlâhiye:
Allah’ın nimeti,
Allah’ın bahşettiği her türlü rızık.
ruh:
hayatın temeli ve sebebi olan
manevî varlık.
sabır:
başa gelen üzücü olay-
lara, katlanma, dayanma, Al-
lah’a güvenip sıkıntılara karşı
Ondan yardım isteme.
sabit:
ispat edilmiş, ispatlan-
mış.
sarf:
harcama.
sefahat:
zevk, eğlence ve ya-
sak şeylere düşkünlük, sefih-
lik.
sıhhat:
hasta olmama, sağlık,
esenlik.
şekva:
şikâyet, yakınma.
şifa:
hastalıktan kurtulma, iyi-
leşme, sağlığına kavuşma.
şuur:
bir şeyi anlama ve kav-
rama gücü, idrak, bilinç.
şükür:
nimet ve iyiliğin sahibi
olarak Allah’ı tanıma ve ona
karşı minnet duyma.
tahayyül:
hayale getirme, zi-
hinde canlandırma.
tiryak:
ilâç, care.
vicdan:
iyiyi kötüden, hayrı
şerden ayırt etmeye yardımcı
olan ahlâkî duygu.
vücut:
var olma, varlık.
zeval:
sona erme, yok olma.
zevk:
lezzet, haz.
1.
Sahih-iMüslim, 4:1991, 1992, 1993; Sahih-iİbniHibban, 4:256; TergipveTerhip, 4:280.
2.
Ramuzü’l-Ehadis, s. 234, hadis no: 3; Buharî, Merda: 1, 2, 13, 16; Müslim, Birr: 45; Darimî, Rikak:
57; Müsned, 1:371, 441, 2:303, 335, 3:4, 18, 38, 48, 61, 81.
Y
irmi
B
eşinci
l
em
a
| 478 | Lem’aLar
1...,468,469,470,471,472,473,474,475,476,477 479,480,481,482,483,484,485,486,487,488,...1406
Powered by FlippingBook