Lem'alar - page 402

evet, eğer mesleğimiz şeyhlik olsaydı, makam bir olur-
du veyahut mahdut makamlar bulunurdu. o makama
müteaddit istidatlar namzet olurdu. gıptakârâne bir hod-
gâmlık olabilirdi. Fakat mesleğimiz uhuvvettir. kardeş
kardeşe peder olamaz, mürşit vaziyetini takınamaz.
Uhuvvetteki makam geniştir; gıptakârâne müzahemeye
medar olamaz. olsa olsa, kardeş kardeşe muavin ve za-
hir olur, hizmetini tekmil eder. pederâne, mürşidâne
mesleklerdeki gıptakârâne hırs-ı sevap ve ulüvv-i himmet
cihetiyle çok zararlı ve hatarlı neticeler vücuda geldiğine
delil, ehl-i tarikatin o kadar mühim ve azîm kemalâtları
ve menfaatleri içindeki ihtilâfatın ve rekabetin verdiği va-
him neticelerdir ki, onların o azîm, kudsî kuvvetleri bid’a
rüzgârlarına karşı dayanamıyor.
ÜÇÜNCÜ MÂNİ:
korku ve tamâdır. Bu mâni diğer
bir kısım mânilerle beraber Hücumat-ı sittede tamamıy-
la izah edildiğinden, ona havale edip, Cenab-ı erhamür-
râhimîn’den bütün esma-i Hüsnasını şefaatçi yapıp ni-
yaz ediyoruz ki, bizleri ihlâs-ı tamme muvaffak eylesin.
Âmin.
n
Ú°/
üp
?r
îo
Ÿr
G n
? p
OÉn
Ñp
Y r
øp
e Én
ær
?n
©r
Lp
G ¢p
Un
Ór
Np
’r
G p
In
Qƒo
°S pq
?n
ëp
H s
ºo
¡
s
?dn
G
(1)
@ n
Ú/
e'
G n
Ú/
e'
G n
Ú°/
ün
?r
îo
Ÿr
G
(2)
o
º«/
µ n
`?r
G o
º«/
?n
©r
dG n
âr
fn
G n
?s
fp
G BÉ n
æ n
à r
ª s
?n
Y Én
e s
’p
G BÉn
æn
d n
ºr
?p
Y '
’ n
?n
fÉn
ërÑ°oS
• • •
âmin:
“Yâ Rabbi! Öyle olsun, ka-
bul eyle!” anlamında duanın so-
nunda söylenir.
azîm:
büyük, yüce.
bid’a:
dinin aslına uymayan âdet
ve uygulamalar.
Cenab-ı erhamürrâhimîn:
inayet
ve rahmet, yardım ve lütuf sahip-
lerinin en merhametlisi olan, şeref
ve azamet sahibi olan yüce Allah
(c.c.).
cihet:
yön.
delil:
bir meseleyi ispata yarayan
şey, bürhan.
ehl-i tarikat:
tarikat ehli, kalbini
dünyanın fânî işlerinden ayırıp, Al-
lah sevgisi ile bağlayan kimseler.
esma-i Hüsna:
Allah’ın güzel isim-
leri.
gıptakârâne:
gıpta ederek, imre-
nerek.
hatar:
tehlike.
havale:
başka birine bırakma.
hırs-ı sevap:
daha çok sevap ka-
zanma hırsı.
hodgâm:
kendi keyfini düşünen,
bencil.
Hücumat-ı Sitte:
altı hücum; şey-
tanın altı hücum ve desisesini alt
üst eden bir Nur Risalesi.
ihlâs-ı tam:
tam ihlâs.
ihtilâfat:
ayrılıklar, anlaşmazlıklar.
istidat:
kabiliyet, yetenek.
izah:
açıklama yapma, bir konuyu
ayrıntılarıyla ortaya koyma.
kemalât:
faziletler, kemaller, ol-
gunluklar, mükemmellikler.
kudsî:
mukaddes, kutlu, yüce.
mahdut:
sınırlı.
makam:
manevî mevki.
mâni:
engel.
medar:
sebep, vesile.
menfaat:
fayda.
meslek:
gidiş, tutulan yol.
muavin:
yardımcı.
muvaffak:
başarılı.
mühim:
önemli.
mürşidâne:
hakkı, hakikati, doğru
yolu göstererek, mürşit gibi.
mürşit:
irşat eden, doğru yolu gös-
teren.
müteaddit:
çeşitli.
müzaheme:
birbirine zahmet, sı-
kıntı verme.
namzet:
aday.
netice:
sonuç.
niyaz:
yalvarma, yakarma,
rica, dua.
peder:
baba.
pederâne:
babaya uygun şe-
kilde, babaca.
rekabet:
rakip olma hâli, aynı
amacı güden kimseler arasın-
daki çekişme, yarışma.
şefaat:
bir ihtiyaç sahibinin af
ve iyiliğe kavuşması için yapı-
lan aracılık.
şeyh:
bir tarikatte en üst mer-
tebeye ulaşmış kimse; bir
tekke veya zaviyede ders ve-
ren ve müritleri bulunan
kimse.
tamâ’:
hırs, aç gözlülük.
tekmil:
tamamlama.
uhuvvet:
kardeşlik.
ulüvv-i himmet:
gayretin yü-
celiği.
vahim:
ağır, sonu tehlikeli ve
korkulu, dehşet verici.
vaziyet:
durum.
vücut:
varlık.
zahir:
yardımcı, arka çıkan.
1.
Allah’ım, İhlâs Suresinin hakkı için bizi kendi iradesiyle ihlâslı olan ve Senin ihlâslı kıldığın
kullarından eyle, âmin.
2.
Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz
yoktur. Sen her şeyi hakkıyla bilir, her işi hikmetle yaparsın. (Bakara Suresi: 32.)
Y
irmi
B
irinci
l
em
a
| 402 | Lem’aLar
1...,392,393,394,395,396,397,398,399,400,401 403,404,405,406,407,408,409,410,411,412,...1406
Powered by FlippingBook