teşhis ve tayin lâzım değildir. Yalnız, aksine kat’î delil ol-
masın, yeter. Çünkü telâkkiyat-ı amme ve kabul-i ümmet,
bir nevi hüccet hükmüne geçer.
Bazı ehl-i takva, böyle işlerde, ya takva veya ihtiyat ve-
ya azimet noktasında ilişseler de, hususî ilişirler. Bid’a da
deseler, bid’a-i hasene nev’inde dahildir. Çünkü vesile-i
salâvattır.
re’fet Bey mektubunda diyor: “Bu mesele ihvanlar
beyninde medar-ı münakaşa olmuş.” kardeşlerime tavsi-
ye ediyorum ki, inşikaka ve iftiraka sebebiyet veren mü-
nakaşa etmesinler. Yalnız müdavele-i efkâr suretinde, ni-
zasız mübahaseye alışsınlar.
@
Lem’aLar | 273 |
o
n
a
lTıncı
l
em
’
a
ma.
tavsiye:
bir işin yapılıp yapılma-
ması hakkında kanaat belirtme,
öğütleme.
tayin:
belirli kılma.
telâkkiyat-ı amme:
genel düşün-
ce; umumî anlayış.
teşhis:
şekil ve suret verme, şe-
killendirme.
vesile-i salâvat:
Hz. Muhammed’e
(asm) salâvat getirmeye vesile
olan.
aksine:
tersine.
azimet:
kulların, Allah tarafın-
dan kendilerine yüklenen gö-
revlere tam bir kararlılıkla uy-
maları.
beyninde:
arasında.
bid’a:
dinin aslına uymayan
âdet ve uygulamalar.
bid’a-i hasene:
güzel bid’a, Hz.
Peygamberden sonra ortaya
çıkan fakat Kur’ân ve sünnete
aykırı olmayan.
dahil:
içine girmiş.
delil:
bir meseleyi ispata ya-
rayan şey, bürhan.
ehl-i takva:
Allah’tan korkan,
emirlerine bağlı olan dindar
kimseler.
hususî:
özel.
hüccet:
delil, bürhan.
hükmüne:
değerine, yerine.
iftirak:
ayrılma, dağılma.
ihtiyat:
tedbirli hareket etme.
ihvan:
kardeşler.
inşikak:
yarılma, bölünme.
kabul-i ümmet:
ümmetin ka-
bul etmesi.
kat’î:
kesin.
lâzım:
gerekli, lüzumlu.
medar-ı münakaşa:
münaka-
şaya, tartışmaya sebep olan.
mesele:
önemli konu.
mübahase:
bir şey hakkında
iki veya daha çok kişi arasın-
daki konuşma.
müdavele-i efkâr:
karşılıklı fi-
kir alış verişinde bulunma.
münakaşa:
tartışma, karşılıklı
sözle çekişme.
nevi:
çeşit, tür.
niza:
çekişme, kavga.
sebebiyet:
sebep olma.
suret:
biçim, tarz.
takva:
Allah korkusuyla dinin
yasak ettiği şeylerden kaçın-