Lem'alar - page 272

Hatime
Bugün re’fet Beyin bir mektubunu aldım. lihye-i Şe-
rife hakkındaki suali münasebetiyle diyorum ki:
Hadisçe sabittir ki, resul-i ekrem Aleyhissalâtü Vesse-
lâmın lihye-i saadetinden düşen saçların taneleri mahdut-
tur. otuz kırk tane veya elli altmış tane gibi az bir miktar-
da iken, binler yerde lihye-i saadetin saçları bulunması,
beni bir zaman çok düşündürdü. o vakit hatırıma gelmiş
ki, lihye-i saadet, yalnız lihye-i Şerifin saçlarından iba-
ret değil. Belki re’s-i mübareğinin tıraş oldukça hiçbir şe-
yini kaybetmeyen sahabeler,
(1)
o nurlu ve mübarek ve
daimî yaşayacak saçları muhafaza etmişler. onlar, binler-
dir; şimdiki mevcuda müsavi gelebilirler.
Yine o vakit hatırıma geldi ki: Acaba her camide bulu-
nan, sened-i sahih ile bu saç Hazret-i risaletin saçı oldu-
ğu sabit midir ki, ona karşı ziyaret makbul olabilsin?
Birden hatıra geldi ki, o saçların ziyareti vesiledir. re-
sul-i ekrem Aleyhissalâtü Vesselâma karşı salâvat getir-
meye sebep ve bir hürmet ve muhabbete medardır.
(2)
Ve-
silelik ciheti o şeyin zatına bakmaz, vesilelik cihetine ba-
kar. onun için, eğer bir saç hakikî olarak lihye-i saadet-
ten olmazsa, madem zahir hâle göre öyle telâkki edilmiş
ve o vesilelik vazifesini yapıyor ve hürmete ve teveccühe
ve salâvata vesile oluyor; kat’î senetle o saçın zatını
aleyhissalâtü vesselâm:
salât ve
selâm onun üzerine olsun.
cihet:
yön.
daimî:
sürekli, devamlı.
hadis:
Hz. Muhammed’e (asm) ait
söz, emir, fiiller.
hakikî:
gerçek.
hatime:
son söz.
hatır:
zihin.
Hazret-i risalet:
Peygamberimiz
Hz. Muhammed.
hürmet:
riayet, ihtiram.
ibaret:
meydana gelen, oluşan.
kat’î:
kesin.
Lihye-i Saadet:
Hz. Peygamberin
sakalı, sakal-ı şerif.
Lihye-i Şerife:
Peygamberimiz Hz.
Muhammed’in sakalları veya şe-
refli sakal
mahdut:
sınırlı, belirli.
makbul:
kabul edilmiş olan, ge-
çerli.
medar:
sebep, vesile.
mevcut:
var olan, bulunan.
muhabbet:
sevgi.
mübarek:
feyizli, bereketli.
münasebet:
vesile.
müsavi:
eşit.
nur:
aydınlık, parlaklık, ışık.
re’s-i mübarek:
mübarek olan
baş.
resul-i ekrem:
çok cömert, ke-
rîm olan Hz. Muhammed (asm).
sabit:
ispat edilmiş, ispatlanmış.
Sahabe:
Peygamberimiz Hz. Mu-
hammed’in mübarek yüzünü
görmekle şereflenen ve onun
sohbetlerine katılan mü’min
kimse.
salâvat:
Hz. Muhammed’e
(asm) rahmet ve esenlik dile-
me, ona saygı gösterme, salât
ve selâm etme.
sened-i sahih:
ravileri doğru,
sözüne inanılır kişilerden mey-
dana gelen sağlam hadis se-
nedi.
senet:
kuvvetli delil olabilecek
söz.
sual:
soru.
telâkki:
anlama.
teveccüh:
yönelme, iltifat et-
me.
vakit:
zaman.
vazife:
görev.
vesile:
vasıta, bahane, sebep.
zahir:
açık.
zat:
kendi, öz.
1.
Bkz. Buharî, Vudû: 33; Müslim, Hac: 311, 326; Müsned, 3:133, 137.
2.
Bkz. Ahzab Suresi: 56; Müslim, Salât: 11, 70; Tirmizî, Vitir: 21; EbuDavud, Salât: 36; Neseî, Cu-
ma: 5, Ezan: 37, Sehv: 55; İbniMâce, İkametü's-Salât: 79; Darimî, Salât: 206; Müsned, 2:168,
375, 485, 3:102, 445, 4:8.
o
n
a
lTıncı
l
em
a
| 272 | Lem’aLar
1...,262,263,264,265,266,267,268,269,270,271 273,274,275,276,277,278,279,280,281,282,...1406
Powered by FlippingBook