Lem'alar - page 26

ahmakçasına bir divaneliktir; öyle de, gelecek günlerdeki
şimdi adem olan musibet ve hastalıkları düşünüp, şimdi-
den onlardan müteellim olmak, sabırsızlık göstermek, hiç-
bir mecburiyet olmadan kendi kendine zulmetmek öyle
bir belâhattir ki, hakkında şefkat ve merhamet liyakatini
selp ediyor. elhâsıl,
nasıl şükür nimeti ziyadeleştiriyor;
(1)
öyle de, şekva, musibeti ziyadeleştirir. Hem, merhamete
liyakati selp eder.
Birinci Harb-i Umumînin birinci senesinde, erzurum’da
mübarek bir zat müthiş bir hastalığa giriftar olmuştu. Ya-
nına gittim. Bana dedi:
“Yüz gecedir ben başımı yastığa koyup yatamadım” di-
ye acı bir şikâyet etti.
Ben çok acıdım. Birden hatırıma geldi ve dedim:
“kardeşim, geçmiş sıkıntılı yüz günün şimdi sürurlu yüz
gün hükmündedir. onları düşünüp şekva etme. onlara
bakıp şükret. gelecek günler ise, madem daha gelmemiş-
ler; rabbin olan rahmanirrahîm’in rahmetine itimat
edip, dövülmeden ağlama, hiçten korkma, ademe vücut
rengi verme. Bu saati düşün, sendeki sabır kuvveti bu sa-
ate kâfi gelir. divane bir kumandan gibi yapma ki, sol ce-
nah düşman kuvveti onun sağ cenahına iltihak edip ona
taze bir kuvvet olduğu hâlde, sol cenahındaki düşmanın
sağ cenahı daha gelmediği vakitte, o tutar, merkez kuv-
vetini sağa sola dağıtıp, merkezi zayıf bırakıp, düşman ed-
na bir kuvvetle merkezi harap eder.”
adem:
yokluk.
ahmak:
sersem, budala.
belâhat:
aptallık.
cenah:
kanat, taraf.
divane:
deli.
divanelik:
kaçıklık, delilik.
edna:
az, küçük.
elhâsıl:
sonuç olarak, özet.
giriftar olmak:
tutulmak, yaka-
lanmak.
harap etmek:
yıkmak.
Harb-i Umumî:
Birinci Dünya Sa-
vaşı (1914-1918).
hatırına gelmek:
hatırlamak, ak-
lına gelmek.
hükmünde:
yerinde, değerinde.
iltihak etmek:
katılmak.
itimat:
güvenme.
kâfi:
yeterli.
kumandan:
komutan.
liyakat:
lâyık olma, uygun oluş.
mecburiyet:
mecbur olma,
zorunluluk.
merhamet:
acımak, şefkat
göstermek, iyilik etmek.
musibet:
belâ, büyük sıkıntı.
mübarek zat:
çok saygı du-
yulan kişi.
müteellim:
elem duyan, acı
çeken.
müthiş:
korkunç.
nimet:
lütuf, ihsan, bağış.
rab:
yaratan, her bir varlığa
muhtaç olduğu şeyleri veren,
onları, terbiye edip idare ve
egemenliği altında bulundu-
ran Allah.
rahmanürrahîm:
Allah’ın ya-
rattıklarını şefkatiyle besleme-
si, koruması ve merhamet et-
me vasfı.
rahmet:
acıma, şefkat göster-
me, iyilik.
sabır kuvveti:
dayanma gü-
cü.
sabırsız:
telâşlı, aceleci.
selp etmek:
ortadan kaldır-
mak; engellemek.
sürur:
sevinç, mutluluk.
şefkat:
içten ve karşılıksız sev-
gi.
şekva:
şikâyet.
şükür:
minnettarlık ifade et-
me, teşekkür.
vakit:
an, zaman.
ziyade:
çoğalma, artma.
zulüm:
haksızlık, eziyet.
1.
İbrahim Suresi: 7.
i
kinci
l
em
a
| 26 | Lem’aLar
1...,16,17,18,19,20,21,22,23,24,25 27,28,29,30,31,32,33,34,35,36,...1406
Powered by FlippingBook