İkinciLem’a
W
(1)
n
Ú/
ªp
MG s
ôdG o
ºn
Mr
Qn
G n
âr
fn
Gn
h t
ö t
†dG n
»p
æ° s
ùn
e
u
Ên
G = o
¬ s
`Hn
Q …'
OÉn
f r
Pp
G
S
ABIR KAHRAMANI
Hazret-i eyyub Aleyhisselâmın
şu münacatı, hem mücerrep, hem tesirlidir.
(2)
Fakat ayet-
ten iktibas suretinde, bizler, münacatımızda
(3)
n
Ú/
ªp
MGs
ôdG o
ºn
Mr
Qn
G n
âr
fn
Gn
h t
öt
†dG n
»p
æ°s
ùn
e
u
Êp
G »
pq
Hn
Q
demeliyiz.
Hazret-i eyyub Aleyhisselâmın meşhur kıssasının hulâ-
sası şudur ki:
pek çok yara bere içinde epey müddet kaldığı hâlde, o
hastalığın azîm mükâfatını düşünerek, kemal-i sabırla ta-
hammül edip kalmış. sonra, yaralarından tevellüt eden
kurtlar kalbine ve diline iliştiği zaman, zikir ve marifet-i
İlâhiyenin mahalleri olan kalb ve lisanına iliştikleri için, o
vazife-i ubudiyete halel gelir düşüncesiyle, kendi istirahati
için değil, belki ubudiyet-i İlâhiye için demiş: “Yâ rab, za-
rar bana dokundu. lisanen zikrime ve kalben ubudiyeti-
me halel veriyor” diye münacat edip, Cenab-ı Hak o ha-
lis ve safî, garazsız, lillâh için o münacatı gayet harika bir
surette kabul etmiş, kemal-i afiyetini ihsan edip enva-ı
merhametine mazhar eylemiş.
]
İkinciLem’a, Barla’da
1932’de Türkçe ola-
rak telif edilmiştir.
aleyhisselâm:
Allah’ın selâmı, rah-
met ve esenliği onun üzerine ol-
sun.
ayet:
Kur’ân’ın her bir cümlesi.
azîm:
büyük, yüce.
Cenab-ı Hak:
hakkın tâ kendisi
olan, şeref ve büyüklük sahibi Al-
lah.
enva-ı merhamet:
merhamet tür-
leri, çeşitleri.
epey müddet:
uzun süre, çokça
zaman.
garaz:
kötü kasıt.
gayet:
son derece.
halel:
zarar.
halis:
samimî, içten.
harika:
olağanüstü.
hulâsa:
kısaca, özetle.
ihsan:
bağış, lütuf.
iktibas:
alıntı.
istirahat:
rahatlama.
kalben:
kalb ile.
kemal-i afiyet:
tam ve mükem-
mel sağlıklı olma.
kemal-i sabır:
tam ve mükemmel
bir sabır.
kıssa:
baştan geçen ibret verici
gerçek hikâye, olay.
lem’a:
parıltı.
lillâh:
Allah için.
lisan:
dil.
lisanen:
sözle.
mahal:
yer.
marifet-i İlâhiye:
Allah’ı tanıma,
bilme, öğrenme.
mazhar etme:
kavuşturma, eriş-
tirme.
merhamet:
acıma, şefkat etme,
iyilik.
mücerrep:
tecrübe edilmiş, de-
nenmiş.
müddet:
zaman, süre.
mükâfat:
ödül, hediye.
münacat:
Allah’a dua etme, yal-
varma.
niyaz etme:
dua etme, yalvarma,
dileme.
rab:
her bir varlığa muhtaç olan
şeyleri veren, onları terbiye edip
idaresi altında bulunduran Allah.
rahîm:
merhamet ve şefkati
sonsuz olan Allah.
rahman:
rahmeti bütün her-
kese yayılan ve bütün yaratıl-
mışların rızıklarını ve geçim şe-
killerini içine alan rahmetin
sahibi Allah.
safî:
samimî, saf.
suret:
biçim, şekil, tarz.
tahammül etme:
zora dayan-
ma, sabretme.
tesir:
etki.
tevellüt etme:
doğma, kay-
naklanma.
ubudiyet:
kulluk.
ubudiyet-i İlâhiye:
Allah için
yapılan kulluk.
vazife-i ubudiyet:
kulluk gö-
revi.
zikir:
Allah’ın adlarını anarak
dua etme.
1.
Rahman ve Rahîm olan Allah’ın adıyla.
[Eyyub’u da hatırla ki,] Rabbine şöyle niyaz etmişti: “Bana gerçekten zarar dokundu. Sen
ise merhametlilerin en merhametlisisin.” (Enbiya Suresi: 83.)
2.
Bkz. Enbiya Suresi: 84.
3.
Ey Rabbim! Bana gerçekten zarar dokundu. Sen ise merhametlilerin en merhametlisisin.
i
kinci
l
em
’
a
| 20 | Lem’aLar