Hizb-i Nuriye
başındaki türkçe parçasının, “tam Ara-
bî bilen” kelimesinden sonra bu yazılsın: “Veyahut
Aye-
tü’l-Kübra
ve
Münacat
ve Yirminci Mektup risaleleri ya-
nında bulunan ve okuyan…”
Hem dördüncü sahifenin nihayetinden ikinci satırın
başındaki
(1)
p
äÉn
`br
hn
Ór
``p
d
–
h
takaddüm etmiş–
(2)
p
äGn
ƒr
bn
Ór
``p
d
ya-
zılsın. (
kut’
un cem’idir).
Hem, yirmi ikinci sahifenin dördüncü satırında
(3)
Én
æp
JÉn
æ°n
ùn
M p
án
Ø«/
ën
°U ?/
an
h
; (
p
án
Ø«/
ën
°U ?/
an
h
) kelimesinden son-
ra Hafız Ali ve tahirî ve Hafız Mustafa ve nazif ilâve edi-
lecek.
(4)
/
¬p
dÉ n
ã` r
en
Gn
h
kelimesi de
(5)
r
º p
¡p
dÉ n
ã` r
en
Gn
h
yazılacak.
ì@í
‡
140
·
Aziz, SıddıkKardeşlerim!
Cenab-ı Hakka hadsiz şükür olsun ki, Isparta vilâyeti-
ni eskiden beri bir gaye-i hayalim olan bir Medrese-
tüzzehra, bir Camiü’l-ezher yapmış. sizin kalemleriniz,
Risale-i Nur
’u matbaaya muhtaç etmeyeceğini, böyle kı-
sa bir zamanda bu kadar mükemmel tevafuklu nüshaları
teksir etmesi, bugün sabahleyin söylediğim bir davaya,
öğlene yakın, sizin bu Cennet bahçelerinin meyveleri gi-
bi tatlı ve güzel hediyenizi emin getirdi, sabahtaki dava-
yı tam ispat etti. dava da budur:
arabî:
Arapçaya ait, Arap dili ile
ilgili.
ayetülkübra:
en büyük delil,
ayet anlamında Risale-i Nur’da 7.
Şua adlı eser.
Camiü’l-Ezher:
Mısır’daki Ezher
Üniversitenin adı.
cem:
çoğul.
dava:
iddia edilen fikir, hüküm.
gaye-i hayal:
hayal edilen gaye,
ideal.
hadsiz:
sınırsız, sonsuz.
hizb-i nuriye:
Nura ait hizb adın-
da bir dua.
ispat:
doğruyu delillerle göster-
me.
kut:
yiyecek, rızık.
medresetüzzehra:
Bediüzza-
man’ın doğuda (Van) yapılmasını
idarecilere teklif ettiği, fen ilimle-
riyle din ilimlerinin birlikte oku-
tulmasını düşündüğü üniver-
site.
nihayet:
son.
nüsha:
birbirinin aynı olan
suretlerin her biri.
Risale-i nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin
eserlerinin adı.
sahife:
sayfa.
sahife:
sayfa.
şükür:
Allah’ın nimetlerine
karşı memnunluk gösterme,
gerek dil ile gerekse hal ile
Allah’ı hamd etme.
tekaddüm:
öne geçmek, ön-
ce gelme.
teksir:
çoğaltma.
tevafuk:
uygunluk; belli sıra,
ölçü ve münasebetler içeri-
sinde birbirine denk gelme.
vilayet:
il.
1.
Vakitlerde.
2.
Gıdalarda.
3.
Hasenat defterlerine, sevap defterlerine.
4.
Emsalini.
5.
Emsallerini.
| 328 | K
astamonu
L
âhiKası