‡
138
·
Aziz, Sıddık,MübarekKardeşlerim!
sabri’nin tabiriyle,
Risale-i Nur
’un zülfikarı olan
Hiz-
bü’l-Ekber-i Nurî
elhak, me’mulümüzün fevkinde gayet
parlak ve güzel ve dikkatli ve sıhhatli ve yanlışları pek az
bir tarzda Cenab-ı Hakkın inayetiyle vücuda gelmiş. Ha-
fız Ali, tahirî, Hafız Mustafa bu vazifede elhak tam ça-
lışmışlar.
Risale-i Nur
’un eline bir elmas kılınç verdiler.
Kardeşlerim!
Bu kudsî hediyeniz bu şehre girdiği aynı zamanda, da-
ha biz haber almadan, memleketimizde talebeler bir ki-
taba başladığı zaman kürtçe
meftihane
namında bir zi-
yafet verdiklerine tam bir misal olarak,
Risale-i Nur
’un
beş talebesi, ayrı ayrı köylerde, ne biz, ne onlar posta-
dan haberimiz yokken, güya bu kudsî kitabın meftihane-
si olarak her biri, ayrı ayrı taamdan mürekkep bir küçük
ziyafet nev’inde getirdikleri, hiçbir sebep yokken, bütün
bütün âdete muhalif bir tarzda o beşlerin bu noktada it-
tifakı ve tevafukları, beşimiz (ben, emin, Feyzi, Hilmi,
tevfik) müttefikan karar verdik ki, tesadüf katiyen imkâ-
nı yok. demek, buradaki Medrese-i nuriyenin meftiha-
nesi olarak, rahmet-i İlâhiye tarafından bir keramet-i nu-
riyedir.
K
astamonu
L
âhiKası
| 325 |
diüzzaman Said Nursî’nin eserleri-
nin adı.
sıddık:
çok doğru, dürüst, hakkı
ve hakikati tereddütsüz kabulle-
nen.
sıhhat:
sahihlik, sözün yanlış ve
eksik olmaması.
taam:
yemek, yiyecek.
tabir:
yorum, yorumlama.
talebe:
öğrenci.
tarz:
biçim, şekil.
tesadüf:
rastlantı.
tevafuk:
uyma, uygunluk, birbiri-
ne denk gelme.
vazife:
görev.
âdet:
görenek, usul, alışkan-
lık.
aziz:
izzetli, muhterem, say-
gın.
elhak:
hakkın tâ kendisi, tam
doğrusu; doğrusu ya.
elmas:
çok kıymetli bir mü-
cevher.
fevkinde:
üstünde.
gayet:
son derece.
güya:
sanki.
inayet:
yardım, ihsan, lütuf.
ittifak:
birleşme, birlik.
kat’iyen:
katî olarak, kesin
olarak, kesinlikle.
keramet-i nuriye:
Risale-i
Nur’a ait keramet.
kudsî:
mukaddes, yüce.
medrese-i nuriye:
nur med-
resesi; Risale-i Nur’ların okun-
duğu yerler.
meftihane:
yeni bir kitap ve-
ya derse başlarken, hocanın
öğrencilerine verdiği başlama
ziyafetinin Kürtçe adı.
me’mul:
umulan, ümit edilen,
beklenilen.
misal:
örnek.
muhalif:
zıt, karşıt.
mübarek:
feyizli, bereketli,
kutlu.
mürekkep:
terkip edilmiş, iki
veya daha çok şeyin karışma-
sından meydana gelen bile-
şik.
müttefikan:
ittifak ederek,
hep beraber, birlikte.
nam:
ad.
nevi:
çeşit, tür.
rahmet-i ilâhîye:
Allah’ın
sonsuz rahmeti, İlâhî rahmet.
Risale-i nur:
Nur Risalesi, Be-