¿
’dur, elli; bir
?
, bir
ê
, bir medde
G
dokuz; mecmuu bin
üç yüz elli dokuz.
(1)
m
?«/
?°r
†n
J »/
a
:
¢V
sekiz yüz,
±
seksen,
ä
dört yüz, iki
…
yirmi, iki
?
altmış,
tenvin
–vakfa rast gelmiş– sayıl-
maz, yekûnu bin üç yüz altmış.
(2)
p
?«/
Ør
dG p
ÜÉn
ë°r
U n
Ép
H n
? t
Hn
Q n
?n
©n
a n
?r
«n
c n
ô n
à`r
ªn
dn
G
: İki
Q
, bir
ä
sekiz yüz; iki
±
, iki
?
, iki yüz; iki
?
, bir
?
yüz; bir
´
bir
¢U
yüz altmış; dört
Ü
, üç
G
, bir
…
, bir
ì
yirmi dokuz;
p
?«/
Ør
dn
G
yerine gelen
Én
«r
ft
ódn
G
’daki iki
O
, bir
G
dokuz; bir
¿
elli;
bir
…
on; bir
G
bir; bu yekûn bin üç yüz elli dokuz, eğer
okunmayan
G
sayılmazsa, bin üç yüz elli sekiz eder. Hem
Arabî, hem rumî tarihiyle bu semavî tokatların ayrı ayrı
çeşitlerinin zamanlarına tevafukla parmak basıyor.
(Haşİ-
Ye)
Umum kardeşlerime birer birer selâm ve dualar eyle-
rim.
Kardeşiniz Said Nursî
ì@í
HaşİYe:
evet, bu tokattan, pürşer beşer, şirkten şükre girmezse ve
kur’ân’a tarziye vermezse, melâike elleriyle de ahcar-ı semaviye başla-
rına yağacağını, bu sure bir mana-i işarî ile tehdit ediyor.
arabî:
Arapçaya ait, Arap dili
ile ilgili.
haşiye:
dipnot.
mecmu:
toplam, tüm.
rumî:
Rumî tarih ve sene, Ru-
mî takvim.
selâm:
barış, rahatlık, sela-
met ve esenlik dileme.
semavî:
Allah tarafından
olan, İlâhî.
tenvin:
Arapça bir kelimenin
sonunu nun gibi okutmak
üzere konulan işaret; kelime-
nin sonuna iki üstün (en), iki
esre.
tevafuk:
uygunluk; belli sıra,
ölçü ve münasebetler içeri-
sinde birbirine denk gelme.
umum:
bütün.
vakıf:
Arapça bir kelimenin
sonunu harekesiz olarak oku-
ma.
yekûn:
toplam.
1.
Boşa çıkarmadı mı? (Fil Suresi: 2.)
2.
Rabbinin fil sahiplerine ne yaptığını görmedin mi? (Fil Suresi: 1.)
| 324 | K
astamonu
L
âhiKası