Kastamonu Lahikası - page 262

evet, bir imam, imamet vazifesinde tesbihatları izhar
eder, ismâ eder; hiçbir cihette riya olamaz. Fakat, vazi-
fe haricinde o tesbihatları aşikâre halklara işittirmeye ri-
ya girebildiği için, gizlisi daha sevaplıdır.
Risale-i Nur
’un hakiki şakirtleri, neşriyat-ı diniyelerin-
de ve ittiba-ı sünnetteki ibadetlerinde ve içtinab-ı kebair-
deki takvalarında, kur’ân hesabına vazifedar sayılırlar;
inşaallah riya olmaz. Meğer ki,
Risale-i Nur
’a başka bir
maksad-ı dünyeviye için girmiş ola. daha yazılacaktı, fa-
kat bir tevakkuf hali kesti.
ì@í
111
·
KÜÇÜKHÜSrEVFEyZi’NiNBiriSTiHraCIdIr
[otuz üçüncü ayetten hafız ali’nin istihracının bir zeyli ve lâhikasıdır.]
sure-i zümer’de
(1)
/
¬u
H n
Q r
øp
e m
Qƒo
f '
¤n
Y n
ƒo
¡n
a p
?n
Ór
°Sp
Ór
``p
d o
?n
Qr
ón
°U *G n
ìn
ön
T r
øn
ªn
an
G
ayet-i azîmenin mana-i sarihinden başka, bir mana-i işa-
rî tabakasının külliyetinde dahil bir ferdi
Risale-i Nur
ve
tercümanı olduğuna kuvvetli bir delil buldum. Çünkü,
(2)
n
ƒo
¡n
a p
?n
Ór
°Sp
Ór
``p
d o
?n
Qr
ón
°U *G n
ìn
ön
T r
øn
ªn
an
G
cümlesi, hesab-ı cifrî ve
ebcedî ve riyazî ile bin üç yüz yirmi dokuz veya sekiz eder.
demek
r
øn
e
külliyetinde ve
n
ƒo
¡n
a
işaretinde dâhil ve
aşikâre:
apaçık, belli, aşikâr,
meydanda, zahir.
ayet-i azîme:
büyük ve azametli
ayet.
cihet:
yön.
dâhil:
girme, içinde olma
delil:
bir davayı ispata yarayan
şey, burhan
hakikî:
gerçek.
hariç:
dışarı.
hesab-ı cifrî:
cifir hesabı.
hesab-ı ebcedî:
harflere verilen
sayı değerleriyle ibarelerden geç-
mişe ve geleceğe ait işaretler çı-
karmak, tarih düşürmek
hesab-ı riyazî:
matematiğe da-
yalı hesap
içtinab-ı kebair:
büyük günahlar-
dan kaçınmak, sakınmak.
imam:
namazda kendisine uyu-
lan, Müslüman cemaate namaz
kıldıran kişi.
imamet:
imamlık.
inşaallah:
‘Allah izin verirse’ ma-
nasında kullanılan bir dua.
ismâ:
işittirme, dinletme.
istihraç:
bir şeyden bir şey çıkar-
ma, sonuç çıkarma, mana çıkar-
ma.
ittiba-ı sünnet:
Peygamberimiz
(asm) sünnetine uyma.
izhar:
gösterme, açığa vurma.
külliyet:
bütünlük, umumîlik
maksad-ı dünyeviye:
dünyaya
ait maksat, dünyaya yönelik ga-
ye.
mana-i işarî:
yazı ve işaretlerle
ifade edilen mana.
mana-i sarih:
açık mana, re-
miz ve ima yoluyla değil açık
anlatım.
neşriyat-ı diniye:
dinî neşri-
yat, din ile ilgili yayınlar, dinî
konularda yazılmış kitap, ga-
zete, dergi vs.
Risale-i nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin
eserlerinin adı.
riya:
iki yüzlülük, yalandan
gösteriş, samimiyetsizlik.
sure-i Zümer:
Zümer suresi.
şakirt:
talebe, öğrenci.
tabaka:
derece, kat.
takva:
Allah korkusuyla dinin
yasak ettiği şeylerden kaçın-
ma, Allah’ın emirlerini tutup
azabından korunma.
tesbihat:
tesbihler, Cenab-ı
Hakkın bütün noksan sıfatlar-
dan uzak ve bütün kemal sı-
fatlara sahip olduğunu ifade
eden sözler.
tevakkuf:
duraklama, durma.
vazife:
görev.
vazifedar:
vazifeli.
1.
Allah kimin kalbini İslâma açmışsa, o kimse Rabbinden bir nur üzere değil midir? (Zümer
Suresi: 22.)
2.
Allah’ın kalbini İslâma açtığı kimse… (Zümer Suresi: 22.)
| 262 | K
astamonu
L
âhiKası
1...,252,253,254,255,256,257,258,259,260,261 263,264,265,266,267,268,269,270,271,272,...478
Powered by FlippingBook