Kastamonu Lahikası - page 196

Burada başta Asiye olarak Ulviye, lütfiye gibi çok
çalışkan hanım şakirtler, Medrese-i nuriyedeki hemşire-
lerine ve selâm gönderen sabri’nin refikasına, hem kar-
deşlerine arz-ı hürmet ve selâm ve dua ederler.
Umum kardeşlerimize birer birer selâm ve dua ederiz.
ì@í
92
·
Aziz, SıddıkKardeşlerim!
kahraman tahirî’nin ve kâtip osman’ın mektupları
hakikaten benim için bir ilâç hükmüne geçti. Yarım
maddî, yarım manevî endişe hastalığına bir tiryak hük-
müne geçti. Cenab-ı Hak, onlardan ve sizlerden ebeden
razı olsun. evet, azim ve sebatınız ve ihlâs ve ciddiyetiniz,
ehl-i dünyayı mağlûp etmiş ve ediyor. Yoksa birtek
Te-
settür Risalesi’
yle yüz yirmi adamı tevkif edenleri, yüz otuz
risale ile birtek adamı tevkif edemediklerinin sebebi, ih-
lâsınız ve metanetinizdir, hükmediyor.
tahirî’nin,
Hizbü’l-Ekber
ve
Virdü’l-Azam
’ın tab’ı için
İstanbul’a gitmesini bütün ruhumuzla onu tebrik ve mu-
vaffakıyetine dua ediyoruz. İstanbul’da, Şefik’ten başka
Risale-i Nur
’la ciddî alâkadarlar çoktur; fakat adreslerini
bilmiyorum. Yalnız, Barlalı Hacı Bekir ve İnebolulu, icra
dairesinde bulunan Hafız emin ve gönenli Mehmed
efendiyi de Şefik vasıtasıyla bulabilir. İstanbul dostları
münasebetiyle, meşhur bir vaiz benimle görüşmek için
alâkadar:
ilgili, ilişki.
arz-ı hürmet:
hürmet, saygı gös-
terme, saygı duyduğunu bildir-
me.
azim:
kesin karar; kasıt, niyet.
aziz:
izzetli, muhterem, saygın.
ciddî:
gerçek olarak, hakikaten.
ciddiyet:
ciddîlik.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
ebeden:
ebedî ve daimî olarak.
ehl-i dünya:
dünyaya bağlı, dün-
ya adamı, ahireti düşünmeyen.
endişe:
kaygı.
hakikaten:
hakikat olarak, doğ-
rusu, gerçekten.
hemşire:
kız kardeş, bacı.
Hizbü’l-Ekber
:
Risale-i Nur’ların
temelini teşkil eden ve tefsirinin
yapıldığı Kur’ân ayetlerinin bir
araya toplandığı eser.
hükmetme:
karar vermek, inan-
ca varmak.
hükmüne:
yerine, değerine.
icra:
borçludan borcunu adlî bir
kuruluş vasıtasıyla tahsil etme.
ihlâs:
samimiyet, bir ameli başka
bir karşılık beklemeksizin, sırf Al-
lah rızası için yapma.
kâtip:
yazıcı.
maddî:
madde ile alâkalı.
mağlup:
yenilme, kendisine galip
gelinmiş.
manevî:
manaya ait, maddî
olmayan.
medrese-i nuriye:
nur med-
resesi; Risale-i Nur’ların okun-
duğu yerler.
metanet:
metin olma, daya-
nıklılık, sağlamlık.
muvaffakıyet:
başarma, ba-
şarılı olma.
münasebet:
vesile, -dan do-
layı.
razı:
rıza gösteren, hoşnut
olan.
refika:
kadın eş, karı.
Risale-i nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin
eserlerinin adı.
ruh:
dirilik kaynağı, hayatın
temeli ve sebebi olan manevî
varlık.
sebat:
sözünde durma, karar-
lı olma, azimlilik.
selâm:
barış, rahatlık, sela-
met ve esenlik dileme.
sıddık:
çok doğru, dürüst,
hakkı ve hakikati tereddütsüz
kabullenen.
şakirt:
talebe, öğrenci.
tab:
kitap basma.
tesettür:
örtünme, gösteril-
mesi dinen yasak olan kısım-
ların örtülmesi.
tevkif:
tutuklama.
tiryak:
en iyi çare, baş ilâç.
umum:
bütün.
vaiz:
vaaz eden, ibadet yerle-
rinde dinin emir ve yasakları-
nı anlatarak nasihat eden din
görevlisi.
vasıta:
aracılık.
Virdü’l-azam:
en büyük vird,
dua.
| 196 | K
astamonu
L
âhiKası
1...,186,187,188,189,190,191,192,193,194,195 197,198,199,200,201,202,203,204,205,206,...478
Powered by FlippingBook