Risale-i Nur
’un en mühim merkezi Isparta ve kasta-
monu olduğundan, sair memlekete nispeten, zâbıta
memurları insafla dikkat etseler,
Risale-i Nur
’un onlara
parlak yardımını görecekler. Hem, talebelerinde bu ka-
dar kesret ve kuvvet ve hak ellerinde bulunduğu hâlde,
asayişe hiçbir zararı dokunmadığını ve talebelerden bin
adam, on adam kadar hayat-ı içtimaiyeye zarar verme-
diklerini, kalbi bozuk olmayan görür. Bu meselenin sırr-ı
hikmeti budur ki:
Âlem-i insaniyette ve İslâmiyette üç muazzam mesele
olan iman ve şeriat ve hayattır. İçlerinde en muazzamı
iman hakikatleri olduğundan, bu hakaik-ı imaniye-i
Kur’âniye başka cereyanlara, başka kuvvetlere tâbi ve
alet edilmemek ve elmas gibi o Kur’ân’ın hakikatleri, di-
ni dünyaya satan veya alet eden adamların nazarında
cam parçalarına indirmemek ve en kudsî ve en büyük
vazife olan imanı kurtarmak hizmetini tam yerine getir-
mek için, Risale-i Nur’un has ve sadık talebeleri, gayet
şiddet ve nefretle siyasetten kaçıyorlar.
Hatta sizin bu kardeşiniz (siz de bilirsiniz) bu on sekiz
senedir, o kadar muhtaç olduğum hâlde siyasete, hayat-ı
içtimaiyeye temas etmemek için, hükûmete karşı birtek
müracaatım olmadığını ve bu sekiz dokuz aydır, küre-i
arzın bu hercümercinde birtek defa ne sual ve ne de me-
rak etmek ve ne de anlamak ve ne de medar-ı sohbet et-
mediğimi hatta şimdi, “sulh olmuş mu? Harp bitmiş mi?
İngiliz ve Alman’dan başka kimler harp ediyor?” bilmedi-
ğimi, biliyorsunuz. Hem, herkesi geveze ve sersem
K
astamonu
L
âhiKası
| 201 |
sadık:
doğru, gerçek; sözünde,
vaadinde, işinde doğru olan.
sair:
diğer, başka, öteki.
sersem:
budala, aptal.
sırr-ı hikmet:
hikmet sırrı, herke-
sin bilmediği gizli sebep.
sual:
soru.
sulh:
barış, anlaşarak düşmanlığı
kaldırma.
şeriat:
Allah tarafından peygam-
ber vasıtasıyla bildirilen, İlâhî
emir ve yasaklara dayanan hü-
kümlerin hepsi.
şiddet-i nefret:
nefretin şiddeti;
aşırı nefret.
tâbi:
boyun eğen, uyan, itaat
eden.
talebe:
öğrenci.
vazife:
görev.
zabıta:
şehir güvenliğini sağla-
makla vazifeli bulunan idare, po-
lis.
âlem-i insaniyet:
insanlık
âlemi.
âlem-i islâmiyet:
İslam ale-
mi, İslam dünyası.
asayiş:
emniyet, kanun ve ni-
zam hakimiyetin sağlanması.
cereyan:
akım, fikir, sanat ve-
ya siyaset hareketi.
elmas:
çok kıymetli bir mü-
cevher.
gayet:
son derece.
geveze:.
hak:
doğru, gerçek, hakikat.
hakaik-ı imaniye-i Kur’âni-
y
e: iman ve Kur’ân’a dair ha-
kikatler, gerçekler.
hakikat:
gerçek, esas.
harp:
savaş.
hâs:
ileri gelen, seçkin olan.
hayat-ı içtimaiye:
sosyal ha-
yat, toplum hayatı.
hercümerç:
karmakarışık ol-
ma, alt üst olma.
iman:
inanç, itikat.
kesret:
çokluk.
kudsî:
mukaddes, yüce.
küre-i arz:
yer küre, dünya.
medar-ı sohbet:
sohbet se-
bebi, vesilesi.
mesele:
önemli konu.
muazzam:
çok büyük, ulu,
yüce.
mühim:
önemli, ehemmiyet-
li.
müracaat:
başvurma, danış-
ma.
nazar:
bakış, nezdinde.
nispeten:
nispetle, kıyaslaya-
rak.
Risale-i nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin
eserlerinin adı.