Kastamonu Lahikası - page 210

kardeşimiz sabri’nin mektubunda, muannit mülhitle-
rin,
Risale-i Nur
’un cereyanına karşı kurdukları çürük ve
vâhî hud’aları, örümcek ağı ve yuvası gibi kuvvetsiz ve o
şeytanet perdeleri kıymetsiz ve mukavemetsizdir.
Risale-i
Nur
’a karşı yırtılır ve yırtılacak dediği gibi; bu zındık ve
muannit ve mütemerrit ve ölen herifin ruh-i habisi olan
zındığın yazdığı ve zahiren Müslümanlara türkçülük
lehinde, fakat hakikatte kur’ân ve peygamber Aleyhisse-
lâmın azamet ve haşmet-i maneviyelerini kırmak ve hiçe
indirmek ve adîleştirmek niyetiyle yazılan bu matbu eser-
de, mu’cizat-ı kur’âniye ve mu’cizat-ı Ahmediyeye
(
AsM
)
karşı, örümcek ağı da olamaz, parçalanır.
Fakat binler teessüf ki,
Risale-i Nur
’u görmeyenlere
kat’î zarar verdiği gibi,
Risale-i Nur
’u görenler de merak
edip, “Acaba ne var?” demekle, safî kalplerini bulandırır.
lâakal, vesvese ve evham verir.
Risale-i Nur
’un kahra-
man şakirtleri böyle şeylere karşı müteyakkız davranmak
ve faaliyetlerini ziyadeleştirmek lâzım geliyor. Fena şeyle
zihnen meşgul olmak da fena olduğu için kısa kesiyorum.
sakın ona ehemmiyet vermekle halkları meraklandı-
rıp baktırılmasın. Belki ehemmiyetsiz, dinsizcesine, yal-
nız esma-i mübareke ve âyât-ı mübarekenin bazı meali
içinden hariç kalmak itibarıyle, ehemmiyetsiz bir paçav-
radır bilinsin.
Bu herifin ne derece haddinden tecavüz ettiğini bu
temsilden anlayınız. Meselâ, Çok uzak bir mecliste,
mütehassıs ve müdakkik âlimlerin okudukları ve tetkik
adî:
basit, bayağı, sıradan.
aleyhisselam:
Allah’ın selamı
onun üzerine olsun.
âlim:
ilim ile uğraşan, ilim adamı.
ayat-ı mübareke:
mübârek, mu-
kaddes ayetler.
azamet:
büyüklük.
cereyan:
akım, fikir, sanat veya
siyaset hareketi.
ehemmiyet:
önem, değer, kıy-
met.
ehemmiyetsiz:
önemsiz.
esma-i mübareke:
mübarek, fe-
yizli, bereketli isimler.
evham:
vehimler, zanlar, kurun-
tular.
hakikat:
gerçek, esas.
hariç:
dışarı.
haşmet-i maneviye:
manevî
heybet, ihtişam, büyüklük.
hud’a:
hile, oyun, aldatma.
kat’î:
kesin, şüpheye ve tereddü-
de mahal bırakmayan.
kıymet:
değer.
lâakal:
en azından, hiç olmazsa.
leh:
onun tarafına, ondan yana,
birinin faydası için yapılan hare-
ket.
matbu:
tab edilmiş, basılmış.
meal:
mana, anlam, mefhum.
meselâ:
örneğin.
muannit:
inatçı, ayak direyen.
mu’cizat-ı ahmediye:
Peygam-
ber Efendimizin (asm) gösterdiği
mu’cizeler.
mu’cizat-ı Kur’ân:
Kur’ân’ın
mu’cizeleri, Kur’ân’la ilgili mu’ci-
zeler.
mukavemet:
karşı koyma, da-
yanma, direnme.
müdakkik:
tetkik eden, ince-
den inceye araştıran.
mülhit:
İslam dininden ayrı-
lan, Allah’ı inkar eden, dinsiz,
imansız.
mütehassıs:
bir ilim dalında
veya bir meslekte derin bilgi
sahibi olan, uzman.
mütemerrit:
temerrüt eden,
inatçı, kötü fiilinde inatlaşan.
müteyakkız:
uyanık bulu-
nan, basiretli.
paçavra:
değersiz, iğrenç, kıy-
metsiz şey, veya kimse.
Risale-i nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin
eserlerinin adı.
ruh-i habis:
kötü ruh, çirkin
ruh.
sâfî:
samimî, hâlis, saf.
şakirt:
talebe, öğrenci.
şeytanet:
şeytanlık, kurnaz-
lık, hilekârlık, aldatıcılık.
tecavüz:
haddini aşma, söz
ve harekette ileri gitme.
teessüf:
üzülme, acı duyma.
temsil:
benzetme, misal ge-
tirme.
tetkik:
dikkatle araştırma, in-
celeme.
vâhî:
boş, faydasız, zararsız,
ehemmiyetsiz şey.
vesvese:
şüphe, kuruntu, kal-
be gelen asılsız kötü ve sinsi
düşünce.
zahiren:
görünüşte.
zındık:
Allah’a ve ahirete
inanmayan, Allah’ı inkâr
eden, imansız, münkir.
zihnen:
zihin olarak, zihince.
ziyade:
Artma, çoğalma.
| 210 | K
astamonu
L
âhiKası
1...,200,201,202,203,204,205,206,207,208,209 211,212,213,214,215,216,217,218,219,220,...478
Powered by FlippingBook