Kastamonu Lahikası - page 193

Endişeli sual:
Bu ahir zaman fitnesinde açlık ehem-
miyetli bir rol oynayacak. onunla ehl-i dalâlet, bîçare, aç
ehl-i imanı, derd-i maişet içinde boğdurup, hissiyat-ı di-
niyeyi ya unutturup, ya ikinci, üçüncü derecede bırakma-
ya çalışacak diye, rivayetlerden anlaşılıyor. Acaba, her
şeyde, hatta kaht azabında ehl-i iman ve masumlar için
bir vech-i rahmet ve kader-i İlâhî cihetinde adalet oldu-
ğu, bunda ne tarzda olur? Ve ehl-i iman, hususan risa-
le-i nur talebeleri bu musibete karşı iman ve ahiret he-
sabına ne cihetle istifade edip nasıl davranacaklar ve mu-
kavemet edecekler?
El cevap
: Şu musibetin en ehemmiyetli sebebi, küf-
ran-ı nimet ve şükürsüzlük ve nimet-i İlâhiyenin kıymetini
takdir etmemeklikten gelen bir isyan olduğundan, Âdil-i
Hakîm, nimetinin, hususan gıda kısmının, hususan hayat
noktasında en büyük nimet olan ekmeğin hakikî lezzeti-
ni ve çok ehemmiyetli kıymetini ve nimetiyet noktasında
fevkalâde derecesini göstermekle, hakikî şükre sevk et-
mek hikmetiyle, ramazan gibi, riyazet-i diniyeye riayet
etmeyen şükürsüz insanlara bu musibeti verip, aynı hik-
met için adalet etmiş.
ehl-i iman, ehl-i hakikat, hususan risale-i nur talebe-
lerinin vazifesi, bu musibetli açlığı, ramazan riyazet-i
diniyesinin tarzındaki açlık gibi vesile-i iltica ve nedamet
ve teslimat yapmaya çalışmaktır. Ve zaruret bahanesiyle
dilenciliğe ve hırsızlığa ve anarşîliğe yol açmasına mey-
dan vermemektir. Ve aç fakirlere acımayan bir kısım
zengin ve bazı ehl-i maaş dahi
Risale-i Nur
’u dinleyip, bu
K
astamonu
L
âhiKası
| 193 |
lanma.
isyan:
başkaldırma, itaatsizlik,
emre karşı gelme.
kader-i ilâhî:
İlâhî kader, Allah’ın
kader kanunu.
kaht:
kıtlık sebebiyle meydana
gelen açlık.
kıymet:
değer.
küfran-ı nimet:
nimete karşı
nankörlük etme, Cenab-ı Hakkın
ihsan ettiği nimetleri bilmemek,
hürmetsizlikte bulunmak, nimet-
lere şükürsüzlük.
masum:
suçsuz, günahsız, saf, te-
miz.
mukavemet:
karşı koyma, da-
yanma, direnme.
musibet:
felâket, belâ.
nedamet:
pişmanlık.
nimet:
lütuf, ihsan, bağış.
nimet-i ilâhîye:
Allah’ın nimeti,
lütfu, ihsanı.
nimetiyet:
nimetlilik, nimet oluş.
riayet:
uyma, gözetme.
Risale-i nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
adı.
rivayet:
Hz. Peygamber’den nak-
ledilen hadis.
riyazet-i diniye:
dinle ilgili riya-
zet, az gıda almak suretiyle nefsi
terbiyeye çalışma.
sevk:
yöneltme.
şükür:
Allah’ın nimetlerine karşı
memnunluk gösterme, gerek dil
ile gerekse hal ile Allah’ı hamd
etme.
takdir:
kıymet verme, beğenme.
talebe:
öğrenci.
tarz:
biçim, şekil.
teslimat:
emanetin, malların tes-
lim edilmesi.
vazife:
görev.
vech-i rahmet:
işin rahmet yönü.
vesile-i iltica:
sığınma vesilesi.
zaruret:
zorunluluk, mecburiyet.
âdil-i hakîm:
her işi hikmet-
le ve âdil bir şekilde yapan
Allah.
ahiret:
dünya hayatından
sonra başlayıp ebediyen de-
vam edecek olan ikinci hayat.
anarşi:
her türlü düzen ve
otoriteye karşı koyarak karı-
şıklığı meydana getirme du-
rumu.
azap:
eziyet, işkence; büyük
sıkıntı, şiddetli acı.
bahane:
yalandan özür, asıl
sebebi gizlemek için ileri sü-
rülen uydurma sebep.
bîçare:
çaresiz, zavallı.
cihet:
yön.
derd-i maişet:
geçim derdi
ve zorluğu, geçim sıkıntısı.
ehemmiyetli:
önemli.
ehl-i dalâlet:
dalâlet ehli; yol-
dan çıkanlar, azgın ve sapkın
kimseler.
ehl-i hakikat:
hakikati arzu-
layanlar, gerçeği bulup onun
peşinden gidenler; Allah ada-
mı.
ehl-i iman:
inananlar, iman
sahipleri.
ehl-i maaş:
aylık gelir sahibi
olan, maaşı olan, memur.
elcevap:
cevap olarak.
fevkalâde:
olağanüstü.
fitne:
karışıklık, bozgunculuk.
hakikî:
gerçek.
hikmet:
İlahî gaye, gizli se-
bep, fayda.
hissiyat-ı diniye:
dinle ilgili
hisler.
hususan:
bilhassa, özellikle.
iman:
inanç, itikat.
istifade:
faydalanma, yarar-
1...,183,184,185,186,187,188,189,190,191,192 194,195,196,197,198,199,200,201,202,203,...478
Powered by FlippingBook