“Musibet olur her dem hıyanet neticesi, mükâfatın se-
bebi. ey şu asrın adamı! kader bir sille vurdu, kazaya da
çarptırdı.
“Hangi ef’alinizle kazaya, hem kadere şöyle fetva ver-
diniz ki, kaza-i İlâhî musibetle hükmetti, sizleri hırpaladı?
“Hata-i ekseriyet olur sebep daima musibet-i amme-
ye.” dedim: Beşerin dalâlet-i fikrîsi, nemrudâne inadı,
Firavunâne gururu şişti, şişti zeminde, yetişti semava-
ta. Hem de dokundu hassas sırr-ı hilkate. semavattan in-
dirdi
tufan, taun misali, şu harbin zelzelesi, gâvura yapış-
tırdı semavî bir silleyi. demek ki şu musibet, bütün beşer
musibetiydi.
nev’en umuma şamil, bir müşterek sebebi, maddiy-
yunluktan gelen dalâlet fikri idi; hürriyet-i hayvanî, heva-
nın istibdadı.
Hissemizin sebebi, erkân-ı İslâmîde ihmal ve terkimiz-
di. zira Hâlık teâlâ yirmi dört saatten bir saati istedi.
Beş vakit namaz için, yalnız o saati, bizden yine bizim
için emretti, hem istedi. tembellikle terk ettik, gafletle
ihmal oldu.
Şöyle de ceza gördük: Beş senede, yirmi dört saatte
daima talim ve meşakkatle tahrik ve koşturmakla bir ne-
vi namaz kıldırdı.
Hem, senede yalnız bir ay oruç için, nefsimizden iste-
di; nefsimize acıdık. kefareten beş sene cebren oruç tut-
turdu.
beşer musibeti:
insanlığa gelen
felâket.
buhl:
cimrilik.
cebren:
zorla, ister-istemez.
daima:
devamlı, her zaman.
dalâlet:
iman ve İslâmiyetten ay-
rılma, batıla yönelme.
dalâlet-i fikrî:
fikir bozukluğu,
yanlış fikir ve kanaatler edinmek.
ef’al:
davranış, amel.
erkân-ı islâmî:
İslâmın şartlar olan
beş temel şart.
fetva:
karar, dinî hüküm.
firavunâne gurur:
Firavun Ram-
ses’in Hz. Mûsa karşısında göster-
diği gurur.
gaflet:
unutkanlık, farkında olma-
ma, ihmal.
gâvur:
imansız.
Hâlık-ı teâlâ:
yüce yaratıcı.
harp:
savaş.
hassas:
ince, en küçük şeyi bile öl-
çebilen.
hata-i ekseriyet:
çoğunluğun gü-
nahı ve hatası.
hevanın istibdadı:
nefsin kötü ar-
zularına esir olması.
hisse:
pay.
hürriyet-i hayvanî:
hayvanlar
gibi kural tanımaz bir özgürlük
anlayışı.
ihmal:
önemsememe, görevi
umursamama ve yapmama.
ihtiyar:
istek, arzu ve tercih.
kaza-i ilâhî:
Allah’ın hükmünü
uygulamaya koyması.
kefareten:
günaha karşılık
olarak.
maddiyyunluk:
maddeye ta-
parcasına değer verme düşün-
cesi.
meşakkat:
sıkıntı.
musibet:
belâ, felâket.
musibet-i amme:
herkese isa-
bet eden felâket.
müşterek:
ortak.
nemrudâne inat:
Nemrut’un
Hz. İbrahim’e gösterdiği inat
gibi inat.
nev’en:
tür olarak, cins olarak.
nevi:
bir çeşit, bir şekilde.
semavat:
gökler, meleklerin
mekânı.
semavî sille:
semadan gelen
tokat, felâket.
sırr-ı hilkat:
yaratılış sırrı, ya-
ratılma amacı.
tahrik:
harekete geçirme.
talim:
öğrenme, eğitim.
taun:
salgın ölümcül hastalık
gibi felâketler.
tufan:
su baskını.
umuma şamil:
herkesi ilgilen-
diren.
zekât :
bir senelik malın kırkta
biri.
zelzele:
deprem.
zemin:
yeryüzü.
zulmetmek:
haksızlık yap-
mak.
l
emaaT
| 302 |
iMan ve küfür Muvazeneleri