İman ve Küfür Muvazeneleri - page 293

Ve keza, esma-i Hüsnadan “Vâris” isminin tecelliyatı
adedince ve babalar gibi usulün zevalinden sonra bakî
kalan füruatın sayısınca ve âlem-i ahiretin mevcudatı
adedince ve uhrevî mükâfatları almaya medar olmak
üzere hıfzedilen beşerin amelleri sayısınca, sedası ile şu
fezayı dolduracak kadar büyük bir “elhamdülillâh” ile
hamd edilecek hafîziyet nimetidir. Çünkü, nimetin deva-
mı, nimetin zatından daha kıymetlidir. lezzetin bekası,
lezzetten daha lezizdir. Cennette devam, cennetin fev-
kindedir. Ve hakeza...
Binaenaleyh, Cenab-ı Hakkın hafîziyeti tazammun et-
tiği nimetler, bütün kâinatta mevcut bütün nimetlerden
daha çok ve daha üstündedir. Bu itibarla dünya dolusu
ile bir “elhamdülillâh” ister.
Şu zikredilen dört isme, bakî kalan esma-i Hüsnayı kı-
yas et ki, her bir isimde sonsuz nimetler bulunduğu için
sonsuz hamdleri, şükürleri istilzam eder.
Ve keza, bütün nimet hazinelerini açmak salâhiyetin-
de olan, nimet-i imana vesile olan Hazret-i Muhammed
Aleyhissalâtü Vesselâm dahi öyle bir nimettir ki, nev-i
beşer ilelebet o zatı (
AsM
) methüsena etmeye borçludur.
Ve keza, maddî ve manevî bütün nimetlerin envaına
fihriste ve kaynak olan İslâmiyet ve kur’ân nimeti de
gayr-i mütenahi hamdleri bilistihkak istilzam eder.
Hidayet ve dalâlet Mukayeseleri
| 293 |
Y
irmi
d
okuzunCu
l
em
'
a
kâinat:
evren; yaratılmış olan şey-
lerin tamamı, bütün âlemler.
kıyas:
karşılaştırma, bir şeyi başka
bir şeye benzeterek hüküm ver-
me.
kıymet:
değer.
leziz:
lezzetli, tatlı.
maddî:
madde ile alâkalı; para,
mal vb. şeylerle ilgili.
manevî:
manaya ait, maddî olma-
yan.
medar:
sebep, vesile.
methüsena:
methedip övmek.
mevcudat:
mevcutlar, var olan
her şey, mahluklar.
mükâfat:
iyi bir iş, hizmet veya
başarıdan ötürü verilen şey, ödül.
nev’i beşer:
insanoğlu, insanlar.
nimet:
lütuf, ihsan, bağış.
nimet-i iman:
iman nimeti, inanç,
inanma nimeti; Cenab-ı Hakkın ku-
lunu İslâmla şereflendirme nimeti.
sada:
ses.
salâhiyet:
yetki, bir işe karışmaya
veya vazife icabı bir işi yapmaya,
bir harekette bulunmaya hakkı ol-
ma.
şükür:
Allah’ın nimetlerine karşı
memnunluk gösterme, gerek dil
ile gerekse hal ile Allah’ı hamd et-
me.
tazammun:
ihtiva etme, içine al-
ma, içinde bulundurma.
tecelliyat:
tecelliler, görüntüler.
uhrevî:
ahirete dair, ahirete ait,
ahiret âlemiyle ilgili.
usûl:
asıllar, ana baba ve onların
ana, baba ve dedeleri.
vâris:
bâkî olan, her şeyin kendisi-
ne döneceği, vârislerin en hayırlısı
Allah (c.c.).
vesile:
aracı, vasıta.
zat:
kendi.
zeval:
ölme, ölüm.
zikretmek:
anmak, bildirmek.
âlem-i ahiret:
ahiret âlemi.
aleyhissalâtü vesselâm:
‘sa-
lât ve selam onun üzerine ol-
sun’ anlamında Hz. Muham-
med’e dua.
amel:
fiil, iş.
bâkî:
geride kalan.
beka:
kalıcılık, devamlılık, sa-
bit olmak.
beşer:
insan, insanlık, âde-
moğlu.
bilistihkak:
lâyıkıyla, liyakatı
olarak, hakkıyla, hak ederek.
binaenaleyh:
bunun üzerine,
bundan dolayı, ondan dolayı,
buna binaen.
elhamdülillâh:
Allah’a hamd
olsun, hamd Allah’a aittir.
enva:
çeşitler, türler, neviler.
esma-i Hüsna:
Allah’ın adları,
Allah’ın doksan dokuz güzel
ismi.
fevkinde:
üstünde.
feza:
kainatta ucu bucağı bu-
lunmayan boşluk.
fihriste:
katalog, liste.
füruat:
.
gayr-ı mütenahi:
sonsuz, so-
nu olmayan, nihayetsiz.
hafîziyet:
Cenab-ı Hakk’ın her
mahlûkun başına gelecek va-
ziyetleri ve başından geçenleri
muhafaza etme sıfatı.
hâkezâ:
böylece, bunun gibi.
hamd:
Allah’a karşı şükran ve
memnuniyetini onu överek
bildirme.
hazine:
zengin ve değerli kay-
nak.
hıfz:
koruma, muhafaza etme,
himaye etme.
ile’l-ebed:
ebede kadar, son-
suza değin.
istilzam:
gerektirme.
itibar:
değer.
1...,283,284,285,286,287,288,289,290,291,292 294,295,296,297,298,299,300,301,302,303,...412
Powered by FlippingBook