İman ve Küfür Muvazeneleri - page 299

Şu medeniyet-i habise tek bir defada kustu. Midesi
(Ha-
şİYe)
daha bulanır. Âlem-i İslâmdaki istinkâf-ı manidar,
hem de bir cây-ı dikkat.
kabulde muztariptir, soğuk da davranmıştır. evet, Şe-
riat-ı garrada olan nur-i İlâhî, hassa-i mümtazıdır istiğna,
istiklâliyet.
o hassadır, bırakmaz ki o nur-i hidayet, şu medeniyet
ruhu olan roma dehası ona tahakküm etsin. onda olan
hidayet,
Bundaki felsefe ile mezcolmaz; hem aşılanmaz, hem
de tâbi olamaz. İslâmiyet ruhunda şefkat, izzet-i iman
beslediği şeriat,
kur’ân-ı Mu’cizülbeyan tutmuş yed-i beyzada hakaik-ı
şeriat. o yemîn-i beyzada birer asa-i Mûsa’dır. sehhar
medeniyet istikbalde edecek ona secde-i hayret.
Şimdi buna dikkat et: eski roma, Yunanın iki dehası
vardı; bir asıldan tev’emdi. Biri hayalâlûddu, biri madde-
perestti.
su içinde yağ gibi imtizaç olamadı. Mürur-i zaman is-
tedi, medeniyet çabaladı, Hristiyanlık da çalıştı. temzici-
ne muvaffak hiç biri de olmadı.
Her biri istiklâlini filcümle hıfzeyledi. Hatta el’an âde-
ta o iki ruh, şimdi de cesetleri değişmiş. Alman, Fransız
oldu.
Hidayet ve dalâlet Mukayeseleri
| 299 |
lemaaT
tünleşme.
muvaffak:
başarı.
muztarip:
sıkıntılı.
mürur
-i zaman: zamanın geçmesi.
nur
-i hidayet: hak yola sevk eden
aydınlık.
nur
-i İlâhî: Allah’ın nuru.
roma dehası:
Allah’ı inkâr ve put-
perestlikten kaynaklanan dünya
servet ve haşmeti.
secde-i hayret:
hayretten secde
etme.
sehhar medeniyet:
aldatıcı me-
deniyet.
şefkat:
koruma sevgisi.
şeriat-ı garra:
nurlu, parlak şeriat.
tâbi olma:
uyma, arkasından git-
me.
tahakküm:
baskı ve zorbalık.
temziç:
kaynaştırma.
tev’em:
ikiz.
yed-i beyza:
mu’cizeli, parlak, ha-
yır getiren el.
yemin-i beyza:
sağ el.
yunan dehası:
Sokrat, Eflâtun fel-
sefesinden kaynaklanan dünyevî
Yunan zekâsı.
âdeta:
sanki.
âlem-i islâm:
Müslümanların
yaşadığı coğrafya, İslâm dün-
yası.
asa-i Mûsa:
Hz. Mûsa’nın
mu’cizeli asası.
asıl:
esas, temel.
cây-ı dikkat:
dikkate değer.
deha:
olağanüstü akıl ve zekâ.
el’an:
şimdi.
filcümle:
kısmen, nihayet, so-
nunda.
hakaik-ı şeriat:
şeriatın, dinin
gerçekleri.
harb-i umumî:
birinci dünya
savaşı.
hassa:
özellik.
hassa-i mümtaz:
seçkin özel-
lik.
haşiye:
dip not.
hayalâlûd:
hayal ile karışık.
hidayet:
dinin gösterdiği hak
yol.
hıfzeyleme:
koruma.
imtizaç:
birbiriyle karışma,
kaynaşma.
istiğna-i istiklâliyet:
tam ba-
ğımsızlık, kimseye minnet
duymama.
istikbal:
gelecek.
istiklâl:
bağımsızlık, özgürlük.
istinkâf-ı manidar:
anlamlı
çekimserlik.
izzet-i iman:
imanın verdiği
şeref ve gayret.
kur’ân-ı mu’cizbeyan:
ifade-
leri ve hakikatleri ile eşsiz olan
Kur’ân’.
maddeperest:
maddeci, mad-
deye tesir verenler.
medeniyet:
toplumda oluşan
kültür, sanat.
medeniyet-i habise:
medeni-
yetin çirkin yönü.
mezç:
karışma, birleşme, bü-
HaşİYe:
demek daha dehşetli kusacak. evet, iki Harb-i Umumî ile öy-
le kustu ki, hava, deniz, kara yüzlerini bulandırdı, kanla lekeledi.
1...,289,290,291,292,293,294,295,296,297,298 300,301,302,303,304,305,306,307,308,309,...412
Powered by FlippingBook