Bir MeClis-i Misalîde Şeriatla Medeniyet-i Hâzıra,
deHa-i fennî ile Hüda-i Şer’î Muvazeneleri
Birinci Harbin mütareke başında, bir cuma gecesinde,
bir rüya-i sadıkada, misalî âleminde, bir meclis-i azîmde
benden sual ettiler:
“Mağlûbiyet sonunda İslâm’ın âleminde ne hâl peyda
olacak?” Asr-ı hâzır mebusu sıfatıyla söyledim; onlar da
dinlediler.
eski zamandan beri istiklâl-i İslâm’ın bekası, hem keli-
metullahın i’lâsı için, farz-ı kifaye-i cihadı, o lâzıme-i di-
yanet,
deruhte ile, kendini yekvücud-i vahdanî, İslâm’ın âle-
mine fedaya vazifedar, hilâfete bayraktar görmüş olan
bu devlet,
Şu millet-i İslâm’ın felâket-i mazisi, getirecek de elbet
İslâmın âlemine saadet ve hürriyet. olur geçen musibet
İstikbalde telâfi. üçü veren, üç yüzü kazandıran, etmi-
yor elbette hiç hasaret. Hâlini istikbale tebdil eder, zî-
himmet.
zira ki şu musibet, hayatımız mâyesi olan şefkat,
uhuvvet, tesanüd-i İslâmı harikulâde etti. İnkişaf-ı uhuv-
vet,
tesri-i ihtizazı; tahrib-i medeniyet. deniyet-i hâzıra su-
reti değişecek, sistemi bozulacak; zuhur edecek o vakit,
İslâmî medeniyet. Müslümanlar, bilihtiyar elbet evvel
girecek. Muvazene istersen: Şer’in medeniyeti-şimdiki
medeniyet.
Hidayet ve dalâlet Mukayeseleri
| 295 |
lemaaT
istiklâl-i islâm:
Müslümanların ba-
ğımsızlığı, hürriyeti.
kelimetullah:
Allah’ın ismi ve ke-
lâmı olan Kur’ân.
lâzıme-i diyanet:
dinin ve dindar-
lığın gereği.
mağlûbiyet:
yenilgi.
maye:
kaynak, temel, esas.
mebus:
görevli temsilci.
meclis-i azîm:
büyük meclis.
meclis-i misalî:
temsilcilerin top-
landığı ve önemli kararların alındı-
ğı kurul.
medeniyet:
şehirlilik, toplumda
yaşama ve kurallara uygun dav-
ranma, uygarlık,.
medeniyet-i hâzıra:
günümüz
medeniyeti, toplum hayatı.
misalî âlem:
görüntüden ibaret
olan rüya âlemi.
musibet:
sıkıntı, belâ ve felâket.
muvazene:
kıyaslayarak değer-
lendirme, ölçü, karşılaştırma.
mütareke:
Mondros ateşkes ant-
laşması.
peyda olmak:
meydana gelmek,
ortaya çıkmak.
rüya-i sadıka:
yorumu çıkan ger-
çek ve doğru rüya.
saadet:
mutluluk.
sual etme:
sorma.
suret:
şekil.
sıfat:
bir şeyi niteleyen özellikler.
şefkat:
koruma sevgisi.
şeriat:
ayet ve hadislerle, kıyas, ic-
ma-ı ümmet ve büyük mezhep
imamlarının içtihatları üzerine ku-
rulan İslâm dini kuralları, İslâm şe-
riatı.
şer’in medeniyeti:
şeriatın, dinin
istediği medeniyet.
tahrib-i medeniyet:
medeniyetin
maddî-manevî yıkımı.
tebdil:
değiştirme.
telâfi:
eksiği giderme, tamamla-
ma.
tesanüd
-i İslâmî: İslâmın emrettiği
dayanışma.
tesri-i ihtizaz:
sarsıntının artması,
hızlanması.
uhuvvet:
kardeşlik.
vazifedar:
görevli, görevine çok
bağlı.
yekvücud
-i Vahdanî: tek bir be-
den hâlinde.
zîhimmet:
din-millet sevgisi ve
gayretine sahip.
zira:
çünkü.
zuhur:
ortaya çıkış.
asr-ı hâzır:
içinde bulunduğu-
muz çağ.
bayraktar:
önde bayrak taşı-
yan.
beka:
devamlılık, süreklilik.
bilihtiyar:
kendi arzusu ile ter-
cih etme.
cihad:
maddî-manevî imkân-
larla, Allah için din adına yapı-
lan mücadele.
deha-i fennî:
aklın fennî bilim-
lerden faydalanarak gösterdiği
harikalar.
deniyet-i hâzıra:
şimdiki ahlâ-
kî çöküntü.
deruhte:
üzerine görev olarak
alma.
evvel:
önce.
farz-ı kifaye:
bir kısım Müslü-
manın yerine getirmesi ile di-
ğerlerinin üzerinden kalkan
farzlar (cenaze namazı gibi).
farz-ı kifaye-i cihad:
bir kısım
da olsa, Müslümanların mutla-
ka yapması gereken ve bu şe-
kilde farz olan cihad.
feda:
malını ve canını verme,
gözden çıkarma.
felâket-i mazi:
geçmişte ya-
şanan felâket.
hâl:
içinde bulunulan durum.
harikulâde:
şaşırtıcı, olağa-
nüstü mükemmel,
hasaret:
zarar, kayıp.
hilâfet:
din ve dünya işlerini
yürüten idarî makam.
hüda-i şer’î:
dinin insanları iyi
ve hayra yönlendirmesi.
hürriyet:
özgürlük.
i’lâ:
yükseltme, yüceltme.
inkişaf-ı uhuvvet:
kardeşlik
duygusunun gelişmesi.
islâmî medeniyet:
İslâmın ge-
tirdiği medeniyet.
istikbal:
gelecek.
]
Lemaat risalesi İstan-
bul’da 1921’de Türkçe
olarak telif edilmiştir.