kadından tecennüp etmeye mecbur olduğundan, nefsine
mağlûp ise fuhşiyata da meyleder.
Şehirliler, köylülere, bedevîlere bakıp tesettürü kaldı-
ramaz. Çünkü köylerde, bedevîlerde, derd-i maişet meş-
galesiyle ve bedenen çalışmak ve yorulmak münasebe-
tiyle, hem şehirlilere nispeten nazar-ı dikkati az celp
eden, masume işçi ve bir derece kaba kadınların kısmen
açık olmaları, hevesat-ı nefsaniyeyi tehyice medar olma-
dığı gibi, serseri ve işsiz adamlar az bulunduğundan, şe-
hirdeki mefasidin onda biri onlarda bulunmaz öyle ise
onlara kıyas edilmez.
®
Hidayet ve dalâlet Mukayeseleri
| 231 |
Y
irmi
d
ördünCü
l
em
’
a
münasebetiyle:
dolayısıyla, sebe-
biyle.
nazar-ı dikkat:
dikkatli bakma,
dikkatli bakış.
nefis:
kötü vasıfları kendisinde
toplayan, hayırlı işlerden alıkoyan
güç.
nispeten:
nispetle, kıyaslayarak.
suret:
biçim, tarz.
taife:
takım.
taife-i nisâ:
kadınlar topluluğu.
tecennüp etme:
çekinme, sakın-
ma.
tehyiç:
heyecana getirme.
tenzih etmek:
Allah’ın bütün ku-
surlardan uzak olduğuna inan-
mak.
tesettür:
örtünme.
vaaz:
dini meseleleri konuşup hi-
tap etme.
vecih:
yön, cihet.
vilâyet:
il.
ziyade:
çok, fazla.
ahiret:
dünya hayatından
sonra başlayıp ebediyen de-
vam edecek olan ikinci hayat.
alâka:
ilgi, bağ.
bedevî:
göçebe, çölde yaşa-
yan.
celp etmek:
çekmek, kendi
tarafına çekmek.
derd-i maişet:
geçim sıkıntısı.
ehl-i iman:
inananlar, iman
sahipleri.
fuhşiyat:
fuhuşlar, çok çirkin,
helâl olmayan işler.
güya:
sanki.
hâlbuki:
oysa ki.
hararet:
coşkunluk, heyecan-
lılık.
hevesat-ı nefsaniye:
nefse ait
istekler, nefsin gelip geçici
olan çirkin arzu ve istekleri.
itimat:
güvenme.
kısmen:
kısmî olarak, bir kı-
sım.
kıyas:
karşılaştırma.
mağlûp:
yenilmiş, yenilen
kimse.
manevî:
manaya ait, maddî
olmayan.
masume:
masum, suçsuz ve
günahsız olan.
medar olmak:
dayanak ol-
mak, sebep, vesile olmak.
Medresetüzzehra:
Bediüzza-
man’ın Doğuda (Van) yapılma-
sını idarecilere teklif ettiği, fen
ilimleriyle din ilimlerinin birlik-
te okutulmasını düşündüğü
üniversite.
mefasit:
fesatlıklar, bozguncu-
luklar.
meşgale:
iş, uğraş, meşguliyet.
meyletmek:
bir tarafa doğru
eğilme, yönelme.
muhavere:
konuşma.
mübarek:
hayırlı, mutlu, kutlu.