İman ve Küfür Muvazeneleri - page 236

Meselâ, endişe-i istikbal hissi herkeste var
. Şiddetli
bir surette endişe ettiği vakit, bakar ki, o endişe ettiği is-
tikbale yetişmek için elinde senet yok. Hem, rızık cihe-
tinde bir taahhüt altında ve kısa olan bir istikbal, o şid-
detli endişeye değmiyor. ondan yüzünü çevirip, kabir-
den sonra hakikî ve uzun ve gafiller hakkında taahhüt al-
tına alınmamış bir istikbale teveccüh eder.
Hem, mala ve câha karşı şiddetli bir hırs gösterir
.
Bakar ki, muvakkaten onun nezaretine verilmiş o fânî
mal ve afetli şöhret ve tehlikeli ve riyaya medar olan câh,
o şiddetli hırsa değmiyor. ondan, hakikî câh olan mera-
tib-i maneviyeye ve derecat-ı kurbiyeye ve zâd-ı ahirete
ve hakikî mal olan a’mal-i salihaya teveccüh eder. Fena
haslet olan hırs-ı mecazî ise, âlî bir haslet olan hırs-ı ha-
kikîye inkılâp eder.
Hem meselâ, şiddetli bir inat ile, ehemmiyetsiz, zail,
fânî umurlara karşı hissiyatını sarf eder
. Bakar ki, bir da-
kika inada değmeyen bir şeye bir sene inat ediyor. Hem,
zararlı, zehirli bir şeye, inat namına sebat eder. Bakar ki,
bu kuvvetli his, böyle şeyler için verilmemiş. onu onlara
sarf etmek, hikmet ve hakikate münafidir. o şiddetli ina-
dı, o lüzumsuz umur-i zaileye vermeyip, âlî ve bâkî olan
hakaik-ı imaniyeye ve esasat-ı İslâmiyeye ve hidemat-ı uh-
reviyeye sarf eder. o haslet-i rezile olan inad-ı mecazî,
güzel ve âlî bir haslet olan hakikî inada, yani hakta şid-
detli sebata inkılâp eder.
afet:
belâ, musibet.
âlî:
yüce, yüksek.
a’mal-i saliha:
salih ameller, Allah
rızası için yapılan iyi ve güzel şey-
ler.
aşk:
şiddetli sevgi.
aşk-ı hakikî:
gerçek, her şeyin
gerçek sahibine duyulan sevgi, Al-
lah sevgisi.
aşk-ı mecazî:
mecazî aşk, gerçek
sevgiliye değil geçici ve sınırlı bir
güzelliğe karşı duyulan sevgi.
azap:
ceza, sıkıntı.
bâkî:
ebedî, devamlı, yok olma-
yan.
câh:
itibar, makam; mevki.
cihet:
yön.
daimî:
sürekli, devamlı.
derecat-ı kurbiye:
Allah’a manevî
yakınlık mertebeleri.
ehemmiyet:
önemli olma.
elem:
dert, üzüntü.
endişe:
kaygı, düşünce.
endişe-i istikbal:
gelecek kaygısı.
fânî:
geçici, ölümlü.
fena:
kötü, çirkin.
gafil:
gaflette bulunan, duyarsız,
sorumsuz, ahiretten ve Allah’ın
emirlerinden habersiz davranan.
hakikî:
gerçek, doğru.
haslet:
yaratılıştan gelen huy ve
karakter.
hatır:
zihin, fikir.
hırs:
aç gözlülük, aşırı isteklilik.
hırs-ı hakikî:
Allah rızası ve ahiret
için gösterilen ve hedefine yöne-
len hırs.
hırs-ı mecazî:
gelip geçici olan
şeylere karşı gösterilen hırs.
hissiyat:
hisler, duygular.
inkılâp etme:
değişme, dö-
nüşme.
inkılâp:
değişim, dönüşüm.
istikbal:
gelecek.
kabir:
mezar.
mahbup:
sevgili.
mecazî:
gerçek olmayan, ken-
di manası dışında başka bir
manayı gösteren.
medar:
sebep, dayanak, vesi-
le.
meratib-i maneviye:
manevî
makam ve mertebeler, dere-
celer.
mertebe:
derece.
meselâ:
örnek olarak.
muhabbet:
sevgi.
muvakkaten:
geçici olarak.
münasebet:
bağlantı, ilişki,
vesile.
müteveccih:
yönelik, yönelen.
nezaret:
idare, gözetim.
rızık:
yiyecek, içecek şey.
riya:
iki yüzlülük, yalandan
gösteriş.
sarf etmek:
harcamak.
senet:
dayanılan belge, tapu.
suret:
biçim, şekil.
şöhret:
ün, san.
taahhüt:
garanti altına alma.
teveccüh:
yönelme.
umur:
işler.
umur-i zaile:
kaybolan geçici
ve fânî işler.
veyahut:
ya da.
zâd-ı ahiret:
Ahiret azığı, ahi-
ret yolculuğunda lâzım olan
iman ve ibadetler.
zail:
sona eren, devamlı olma-
yan.
d
okuzunCu
m
ekTup
| 236 |
iMan ve küfür Muvazeneleri
1...,226,227,228,229,230,231,232,233,234,235 237,238,239,240,241,242,243,244,245,246,...412
Powered by FlippingBook