İman ve Küfür Muvazeneleri - page 227

ikinCi HikMet
kadın ve erkek ortasında gayet esaslı ve şiddetli mü-
nasebet, muhabbet ve alâka, yalnız dünyevî hayatın ihti-
yacından ileri gelmiyor. evet, bir kadın, kocasına yalnız
hayat-ı dünyeviyeye mahsus bir refika-i hayat değildir.
Belki hayat-ı ebediyede dahi bir refika-i hayattır.
Madem hayat-ı ebediyede dahi kocasına refika-i ha-
yattır; elbette, ebedî arkadaşı ve dostu olan kocasının na-
zarından gayri, başkasının nazarını kendi mehasinine
celp etmemek ve onu darıltmamak ve kıskandırmamak
lâzım gelir. Madem mü’min olan kocası, sırr-ı imana bi-
naen, onunla alâkası hayat-ı dünyeviyeye münhasır ve
yalnız hayvanî ve güzellik vaktine mahsus, muvakkat bir
muhabbet değil, belki hayat-ı ebediyede dahi bir refika-i
hayat noktasında esaslı ve ciddî bir muhabbetle, bir hür-
metle alâkadardır. Hem yalnız gençliğinde ve güzellik za-
manında değil, belki ihtiyarlık ve çirkinlik vaktinde dahi
o ciddî hürmet ve muhabbeti taşıyor. elbette ona muka-
bil, o da kendi mehasinini onun nazarına tahsis ve mu-
habbetini ona hasretmesi, mukteza-i insaniyettir. Yoksa
pek az kazanır, fakat pek çok kaybeder.
Şer’an koca, karıya küfüv olmalı, yani, birbirine mü-
nasip olmalı. Bu küfüv ve denk olmak, en mühimi, diya-
net noktasındadır.
ne mutlu o kocaya ki, kadınının diyanetine bakıp tak-
lit eder; refikasını hayat-ı ebediyede kaybetmemek için
mütedeyyin olur.
Hidayet ve dalâlet Mukayeseleri
| 227 |
Y
irmi
d
ördünCü
l
em
a
refika-i hayat:
hayat arkadaşı, eş.
sırr-ı iman:
iman sırrı, iman haki-
kati, gerçeği.
şer’an:
şeriat bakımından, dini hü-
kümlere göre.
tahsis:
has kılma, özel tutma.
alâka:
ilgi, bağlılık.
alâkadar:
ilgili, bağlılık göste-
ren.
binaen:
dayanarak, -den dola-
yı.
celp etmek:
çekmek, getir-
mek.
ciddî:
gerçek, içten, samimî.
diyanet:
dini emirlere bağlılık,
dindarlık.
dünyevî:
dünya hayatı ile ilgili.
ebedî:
sonsuz, sürekli, daimî.
esas:
asıl, temel.
gayet:
son derece, çok.
gayr:
başka.
hasretme:
yalnız bir şeye özel
tutma, bir şeyin bütününü bi-
rine ayırmak, vermek.
hayat-ı dünyeviye:
dünyaya
ait olan hayat.
hayat-ı ebediye:
sonsuz ha-
yat, ahiret hayatı.
hayvanî:
hayvanca.
hikmet:
İlâhî gaye, fayda, ilim.
hürmet:
riayet, saygı.
küfüv:
denk, uygun.
lâzım:
gerekli, lüzumlu.
mahsus:
bir şeye veya kişiye
has olan, özel.
mehasin:
güzellik.
mukabil:
karşılık.
mukteza-i insaniyet:
insanlı-
ğın gereği.
muvakkat:
geçici.
mühim:
önemli.
mü’min:
iman eden, inanan.
münasebet:
ilgi, alâka, yakın-
lık.
münasip:
uygun.
münhasır:
bir şeye veya kim-
seye, ait, sınırlı.
mütedeyyin:
dinin emirlerini
eksiksiz yerine getiren, dindar.
nazar:
bakış, dikkat.
refika:
kadın eş, zevce.
1...,217,218,219,220,221,222,223,224,225,226 228,229,230,231,232,233,234,235,236,237,...412
Powered by FlippingBook