İman ve Küfür Muvazeneleri - page 220

Hem fakirdir. Fakat onun Malik-i kerîm’i ona ileride
iddihar ettiği mükâfatla bir fakir-i müstağnidir.
Hem zayıftır. Fakat kudreti nihayetsiz olan seyyidinin
kuvvetine istinat eden bir zaif-i kavidir ki, kur’ân hakikî
bir şakirdine cennet-i ebediyeyi dahi gaye-i maksat yap-
tırmadığı hâlde,
(1)
bu zail, fânî dünyayı ona gaye-i mak-
sat hiç yapar mı?
İşte iki şakirdin himmetlerinin ne derece birbirinden
farklı olduğunu anla!
Hem felsefe-i sakîmenin şakirtleriyle kur’ân-ı Hakî-
min tilmizlerinin hamiyetkârlık ve fedakârlıklarını bunun-
la muvazene edebilirsiniz; şöyle ki:
Felsefenin şakirdi, kendi nefsi için kardeşinden kaçar,
onun aleyhinde dava açar. kur’ân’ın şakirdi ise, semavat
ve arzdaki umum salih ibadı kendine kardeş telâkki
ederek, gayet samimî bir surette onlara dua eder.
(2)
Ve
saadetleriyle mes’ut oluyor. Ve ruhunda şedit bir alâkayı
onlara karşı hisseder ki, duasında
(3)
p
äÉn
æp
er
D
ƒo
Ÿr
Gn
h n
Ú
p
æp
er
D
ƒ o
ª r
?p
d r
ôp
Ør
ZG -n
G
der. Hem en büyük şey olan Arş ve şemsi musahhar birer
memur ve kendi gibi bir abd, bir mahlûk telâkki eder.
Hem iki şakirdin ulviyet ve inbisat-ı ruhlarını bundan
kıyas et ki:
kur’ân, kendi şakirtlerinin ruhuna öyle bir inbisat ve
ulviyet verir ki, doksan dokuz taneli tesbihe bedel, dok-
san dokuz esma-i İlâhiyenin cilvelerini gösteren doksan
abd:
kul.
alâka:
ilgi, bağ.
aleyh:
karşı, karşıt.
arş:
göğün en yüksek katı.
arz:
yer, dünya.
bedel:
karşılık.
cennet-i ebediye:
ebedî, sonsuz
cennet hayatı.
cilve:
görüntü, tecelli.
dava:
şikâyetçi olma, davacı olma.
esma-i ilâhiye:
Allah’ın isimleri.
fakir-i müstağni:
başkalarına ihti-
yaç duymayan fakir.
fânî:
ölümlü, geçici.
fedakâr:
feda eden.
felsefe:
madde ve hayatı başlan-
gıç ve gaye bakımında inceleyen
ilim.
felsefe-i sakîme:
yanlış yoldaki
felsefe, sakat felsefe.
gaye-i maksat:
asıl gaye.
gayet:
son derece.
hakikî:
gerçek.
hamiyetkâr:
hamiyet ve gayret
gösteren.
himmet:
çabalama, gayret göster-
me.
ibad:
abdler, kullar.
iddihar:
biriktirme, toplama.
inbisat:
yayılma, açılma, ferahla-
ma.
inbisat-ı ruh:
ruh genişlemesi, ruh
ferahlığı.
istinat:
dayanma, güvenme.
kıyas:
karşılaştırma.
kudret:
kuvvet, iktidar.
kur’ân-ı Hakîm:
her ayet ve sure-
sinde sayısız hikmet ve faydalar
bulunan Kur’ân.
mahlûk:
Allah tarafından yaratıl-
mış, yaratık.
Malik-i kerîm:
bol ihsan ve ikram
sahibi olan, her şeyin gerçek sahi-
bi Allah.
mes’ut:
saadetli, bahtiyar.
musahhar:
boyun eğen, emir altı-
na giren.
muvazene:
mukayese.
mükâfat:
ödül.
nefis:
kendi, şahıs.
nihayetsiz:
sonsuz.
saadet:
mutluluk.
salih:
itikatlı, dindar, dinin
emirlerine uyan.
semavat:
semalar, gökler.
seyyid:
efendi.
suret:
biçim, tarz.
şakirt:
talebe, öğrenci.
şedit:
şiddetli.
şems:
güneş.
telâkki:
kabul etme.
tilmiz:
talebe.
ulviyet:
ulvîlik, yücelik, yük-
seklik.
umum:
bütün.
zaif-i kavi:
zayıflığı ile Cenab-ı
Hakkın sonsuz kuvvetine da-
yanarak güç kazanan.
zail:
zeval bulan, sona eren,
devamlı olmayan, yok olan.
1.
Tevbe Suresi: 72.
2.
Bkz. Bakara Suresi: 286; Âl-i İmran Suresi: 16, 147, 193; Neml Suresi: 19; Nuh Suresi: 28;
İbrahim Suresi: 41.
3.
Allah’ım! Mü’min erkek ve kadınları bağışla.
o
n
Y
edinCi
l
em
a
| 220 |
iMan ve küfür Muvazeneleri
1...,210,211,212,213,214,215,216,217,218,219 221,222,223,224,225,226,227,228,229,230,...412
Powered by FlippingBook