Eski Saîd Dönemi Eserleri - page 522

yine kur’ân’dan istifaza ettiğim aynı fehmimi Arabî ola-
rak yazmıştım.
Şu kelime-i Şahadetteki cevher-i iman bir nurdur; Al-
lah
(
CC
)
istediğinin kalbine atar. kayyumu hidayet-i İlâhi-
yedir. Bürhan ise bir mücahittir, düşmanını tard eder; sü-
pürgecidir, evhamdan tehzip eder.
peşinen derim: türkçe güzel ifade edemiyorum. Ma-
nayı düşündükçe lâfzı düşünemiyorum. kàriden ricam
odur ki, lâfzın perişaniyetini görüp manaya karşı ihti-
ramsızlık, lâkaytlık göstermesin.
(1)
o
?« /
a r
ƒ s
`àdG $G n
ø p
e n
h
f?b
arabî:
Arapça.
ayet:
her bir Kur’ân cümlesi.
beyan:
anlatma, bildirme.
bürhan:
delil, kanıt.
cevher-i iman:
inancın, imanın
özü, esası.
evham:
yersiz kuruntu ve şüphe.
hidayet-i ‹lâhiye:
Allah’ın doğru
yola ulaştırması, yönlendirmesi.
ihtiramsızlık:
saygısızlık.
ilâahir:
sonuna kadar devam
eden.
istifaza etmek:
manen gıdalan-
ma, faydalanma.
kàri:
okuyucu.
kayyum:
ayakta tutan, varlığı
sürdüren.
lâfız:
söz, cümle, ifade.
lâkaytlık:
ilgisizlik, gevşeklik.
mücahit:
mücadele eden, uğ-
runda çalışıp çabalayan, çarpı-
şan.
münasebet:
ilgi, ilişki.
nur:
aydınlık, parlaklık.
perişaniyet:
dağınıklık.
risale:
kitapçık.
tard etmek:
uzaklaştırmak,
kovmak.
tehzip etmek:
temizlemek,
arındırmak.
yalnız:
sadece.
Ş
uaaT
-
ı
m
arifeTü
n
-n
eBî
| 522 |
Eski said dönEmi EsErlEri
1.
Muvaffakıyet yalnız Allah’tandır.
1...,512,513,514,515,516,517,518,519,520,521 523,524,525,526,527,528,529,530,531,532,...790
Powered by FlippingBook