Eski Saîd Dönemi Eserleri - page 513

Elcevap:
sıfat-ı kelâmdan gelen evamir-i teşriiyeye
karşı itaat ve isyan olduğu gibi, sıfat-ı iradeden gelen
evamir-i tekviniyeye karşı da itaat ve isyan vardır. evvel-
kinde mükâfat ve mücazat galiben ahirette olur, ikinci-
sinde ağlebi dünyada olur.
Meselâ, sabrın mükâfatı zaferdir, atâletin mücazatı se-
falettir, sa’y ve sebatın sevabı servet ve galebedir. Şu hâl-
de, kâfirin evamir-i tekviniyeye karşı itaati, Müslümanın
evamir-i tekviniyeye karşı isyanına galebe etmiştir. Bir
Müslimin her bir sıfatı Müslüman olmak lâzım gelmediği
gibi, bir kâfirin de her bir sıfatı kâfir olmak ve küfründen
neş’et etmek lâzım değildir. Veyahut galebesi ona istid-
raçtır, Müslümana tathirdir.
“Şu âlemin ihtilâli nedir?”
“sa’yin sermaye ile mücadelesidir.”
“Acaba ikisini barıştırmak çaresi yok mudur?”
“evet, vücub-i zekât ve hurmet-i riba, karz-ı hasen şe-
rait-i sulhiyedir. Şu riba taşını altından çeksek, şu zalim
medeniyet kasrı çökecektir.”
“gâvurlardaki iki cereyanları nasıl görüyorsun?”
“Şimdilik biri necis, biri encestir. tahir-i mutlak desa-
tir-i İslâmiyet’tir.”
“öyle ise iki cereyana da lânet!”
mücadele:
iki taraf arasında kıya-
sıya yapılan üstün gelme çatışma-
sı, kavga.
mücazat:
bir suça karşı verilen ce-
za, karşılık, mutlak ceza.
mükâfat:
iyi bir iş, hizmet veya
başarıdan ötürü verilen şey, ödül.
müslim:
Müslüman.
müslüman:
İslâm dinine bağlı, din-
dar, mütedeyyin.
necis:
pis.
neş’et etmek:
meydana gelmek,
oluşmak, çıkmak.
riba:
faiz.
sa’y:
gayret, çalışma, emek.
sabır:
dayanma, katlanma.
sebat:
kararlı olma, kararından
vazgeçmeme, azimlilik.
sefalet:
sefillik, perişaniyet, düş-
künlük yoksulluk.
şerait-i sulhiye:
barışın şartı.
sermaye:
ana para.
servet:
varlık, mal, mülk.
sıfat:
nitelik.
sıfat-ı irade:
Cenab-ı Hakkın emir
ve iradesini bildiren, gösteren hâl
ve keyfiyet.
sıfat-ı kelâm:
Cenab-ı Hakkın ken-
di zatına mahsus olarak konuşma
sıfatı.
tahir-i mutlak:
mutlak, kesin te-
miz olan.
tathir:
temizlenme, paklama.
vücub-i zekât:
zekâtın vacip, şart
oluşu.
zalim:
zulmeden.
ağleb:
çoğunlukla, ekseriyetle,
galiben.
ahiret:
öteki dünya.
âlem:
dünya.
atalet:
boş durma, tembellik,
işsizlik, yılgınlık.
cereyan:
fikir, sanat, siyaset
hareketi.
desatir-i islâmiyet:
İslâm’ın
düsturları, prensip ve ölçüleri,
İslâm’ın esas kaideleri.
elcevap:
cevap olarak.
ences:
daha pis.
evamir-i tekviniye:
yaratma
içeren emirler, varlığın yaratılı-
şıyla ilgili işler.
evamir-i teşriiye:
insan haya-
tını düzenleyen dinî emirler.
galebe:
üstünlük.
galiben:
çoğunlukla, ekseri-
yetle.
gâvur:
kâfir, dinsiz Hristiyan,
Avrupalı.
hürmet-i riba:
ribanın, yani
faizin haram oluşu.
ihtilâl:
karışıklık.
istidraç:
derece derece Al-
lah’ın rahmetinden uzaklaşıp
azabına yaklaşması için azgın
ve günahkâr kişilere verilen
bir takım olağanüstü hâller ve
bir takım dünyevî üstün ma-
kam ve mevkiler.
isyan:
baş kaldırma, itaatsizlik.
itaat:
boyun eğme.
kâfir:
Allah’ı ve İslâmiyeti in-
kâr eden, dinsiz.
karz-ı hasen:
güzel borç faiz-
siz verilen borç.
kasır:
saray, köşk.
küfür:
inançsızlık.
lâzım:
gerek.
medeniyet:
medenîlik, uygar-
lık.
meselâ:
misal olarak.
Eski said dönEmi EsErlEri
| 513 |
r
umuz
1...,503,504,505,506,507,508,509,510,511,512 514,515,516,517,518,519,520,521,522,523,...790
Powered by FlippingBook