Hâlbuki nurları daha ziyade parlattırmaya vesile oluyor-
lar. nurlar, adî şahsımdan değil, kur’ân güneşinin men-
baından nurları alıyor.
ì®í
Œ
171
œ
Alamescid köyü hocası İbrahim edhem’in halisâne
mektubuyla, ehemmiyetli ve nurun masum şakirtlerinin
o mübarek hocanın dersinden tam hisse alan ve nur da-
iresine giren altı küçücük masumların kendi kendilerine
düşünüp hocalarına söyleyerek, altı pusula kendi kalem-
leriyle yazarak, bu ihtiyar, hasta said’e, o masum müba-
rekler, ömürlerinden herbiri bir kısmını vermesi, hakika-
ten gayet medar-ı hayret ve takdir bir hâdise-i nuriyedir.
Ben dahi o masumların o mübarek hediyelerini kabul
edip, yine o küçücük said’lere hediye ederek, benim ye-
rimde çalışmak için bağışlıyorum. Cenab-ı Hak, onları
muvaffak eylesin. o küçücük said’ler ise, işaretlerinden,
İbrahim, dokuz yaşında, Mustafa on bir yaşında, Halil İb-
rahim on iki yaşında, emin Yılmaz on dört yaşında,
Mehmed on bir yaşında, Abdullah on iki yaşlarındadır.
Medrese-i nuriye kahramanlarından ve o medresenin
üstad-ı mübareki, merhum Hacı Hafız’ın mahdumu ve
vârisi Hafız Mehmed’in, o medresenin umum şakirtleri
namına yazdığı mektubunda “nurla iştigalin, ölümden
başka her belâya, hastalıklara bir ilâç olduğu gibi, deh-
şetli ölümü de, cennetin kapısı gösterip, ehl-i imanı
adî:
basit, bayağı, sıradan.
belâya:
musibetler, afetler, beliy-
yeler, belâlar, felâketler, gamlar,
kederler.
dehşetli:
ürkütücü, korkunç.
ehemmiyetli:
önemli.
ehl-i iman:
inananlar, iman sahip-
leri.
gayet:
son derece.
hakikaten:
doğrusu, gerçekten.
| 392 | Emirdağ Lâhikası – ı
halisâne:
temiz kalplilikle, sa-
fiyetle.
hisse:
pay, nasip, kısmet.
iştigal:
bir işle uğraşma, meş-
gul olma.
mahdum:
oğul, evlât.
masum:
küçük çocuk.
medar-ı hayret:
hayret se-
bebi, hayrete sevk eden.
medrese:
ders okutulan yer.
medrese-i Nuriye:
nur med-
resesi; Risale-i Nur’ların okun-
duğu yerler.
menba:
kaynak.
merhum:
rahmete kavuşmuş,
ölmüş, ölü.
muvaffak:
başarmış, başarılı.
mübarek:
beğenilen, sevilen,
kızılan, şaşılan kimse veya şey
hakkında söylenir.
nam:
yerine, vekillik.
Nur:
Risale-i Nur.
pusula:
kısa mektup.
şakirt:
talebe, öğrenci.
takdir:
kıymet verme, değer
biçme.
umum:
bütün.
vâris:
vefat eden bir kimsenin
mal ve mülkünü kullanmaya
yetkili olan.
vesile:
aracı, vasıta.
ziyade:
çok, fazla.