şimdi de tam risale-i nur’a Balıkesir ve kırkağaç havali-
sinde hizmet eden ve uzun mektubuyla korkak hocaları
nurlara davet eden ve cesaret veren ve Balıkesir, kırka-
ğaç havalisi nur Şakirtleri namına “sandıklı Alamescid
köy imamı İbrahim edhem” imzasıyla yazdığı mektupta,
çok ehemmiyetli ve güzel fıkraları var ve korkak hocala-
ra tokatları var. o zatı cidden tebrik ediyorum. Cenab-ı
Hak muvaffak eylesin. Hem ona, hem mektubunda isim-
leri bulunan yeni ve çok nurculara selâm ediyorum.
onun uzun mektubunu, hastalığımdan, tashih ve ıslah ve
tadil edemedim. Hakkımda pek ziyade senalarını ya kal-
dırmak, ya tadil etmek lâzımdır. lâhikaya girmek için su-
retini size gönderiyorum. İnşaallah Hasan Feyzi, Ahmed
Fuad muallimleri nurlara sevk ettikleri gibi, bu gayretli
kardeşimiz de hocaları nurlara sevk edecek.
Ben denizli otelinde iken bana mahdumuyla ara sıra
ekmek, ateş cihetinde hizmet eden ve tahir Çavuş’la ba-
na mektup gönderen ekmekçi Mustafa’ya da selâm edi-
yorum.
Umuma binler selâm ve selâmetlerine dua ederiz.
ì®í
Emirdağ Lâhikası – ı | 389 |
şakirt:
talebe, öğrenci.
tadil:
doğrultma, düzeltme.
tashih:
düzeltme, yanlışını gi-
derme.
umum:
herkes.
zat:
kişi, şahıs, fert.
ziyade:
çok, fazla.
cidden:
ciddî olarak, gerçek
olarak.
cihet:
yön.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
fıkra:
kısım, fasıl, bölüm.
havali:
bölge, etraf, çevre, ci-
var.
ıslah:
iyi duruma getirme, iyi-
leştirme, düzeltme.
inşaallah:
‘Allah izin verirse’
manasında kullanılan bir dua.
Lâhika:
Risale-i Nur mektup-
larının toplandığı eser.
mahdum:
oğul, evlât.
muallim:
ders veren, öğret-
men.
muvaffak:
başarmış, başarılı.
nam:
yerine, vekillik.
Nur:
Risale-i Nur.
Nurcu:
Bediüzzaman Said Nur-
sî’nin eserlerine ve fikirlerine
taraftar olan, Risale-i Nur’ları
okuyup neşreden kimse.
selâm:
barış, rahatlık, selamet
ve esenlik dileme.
selâmet:
hayırlı son, iyi ve gü-
zel sonuç.
sena:
methetme, övme.
sevk:
ulaştırma, yöneltme.
suret:
nüsha, kopya.