Emirdağ Lâhikası - page 387

Feyzi’nin mektubunda risale-i nur Şakirtlerinin teşeb-
büsüyle resmî kur’ân mektebi açılıp, en evvel nurun ma-
sumları ve hususan emin’in mahdumları en evvel mek-
tebe girip, en evvel onlar kur’ân’ı hatmederek kısmen
hıfza başlamaları cihetinde, onları ve pederlerini ve ora-
daki şakirtleri tebrik ediyoruz ve o masumlara binler ba-
rekâllah deriz.
İki defa nurun hizmeti için buraya kadar gelen kıymet-
li hemşiremiz zehra’nın Medresetüzzehra’nın kâğıt mas-
rafına iki yüz lira vermesi, hanımlar kısmında da Hüs-
rev’ler, Feyzi’ler, Ahmed’ler bulunduğunu gösteriyor.
kastamonu’da, Hafız İhsan’ın imzasıyla ve nur kahra-
manlarından Hilmi Bey ve emin’in müşterek mektubunu
aldım. Ben, bu iki eski ve kıymetli ve sarsılmaz ve metîn
o kardeşlerime ve İhsan’lara ve oradaki nur Şakirtlerine
çok hasretler ve iştiyaklarla selâm ediyorum. Ve hapiste,
bizimle beraber ve bize hapiste çok hizmet eden İhsan
nerededir, merak ediyorum.
safranbolu havalisi, hakikaten Mustafa’lar ve Ahmed
Fuad ve Hıfzı (
rH
) ve rahmi gibi harika sadakat ve alâ-
kadarlıkla, kastamonu’daki sekiz sene bizim nur hizme-
timizin akim kalmadığını ve safranbolu’da parlak bir
Medrese-i nuriye olacağını maddeten ispat ediyorlar. Bu
defa Mustafa osman’ın mektubunda, iki saat yakınında-
ki karabük fabrikalar şehrinde bulunan yüzer genç ve iş-
çilerde nurlar fütuhat yapacağını bildirmekle ehemmi-
yetli bir müjde telâkki ediyoruz.
Emirdağ Lâhikası – ı | 387 |
veya hazırlanan.
Nur:
Risale-i Nur eserlerinin her
biri.
peder:
baba, ata.
resmî:
devlet adına olan.
sadâkat:
bağlılık, doğruluk.
selâm:
barış, rahatlık, selamet ve
esenlik dileme.
şakirt:
talebe, öğrenci.
telâkki:
kabul etme, bir görüşle
bakma.
teşebbüs:
girişim, bir işi yapmak
için harekete geçme.
akim:
neticesiz, sonu yok, ba-
şarısız.
alâkadar:
ilgili, ilişkili, müna-
sebetli, bağlı.
bârekâllah:
Allah mübarek et-
sin, hayırlı ve bereketli olsun.
cihet:
sebep, vesile, mucip,
bahane.
ehemmiyetli:
önemli.
evvel:
önce.
fütuhat:
fethetmek, yayılmak.
hakikaten:
doğrusu, gerçek-
ten.
hasret:
özlem.
hatim:
Kur’ân-ı Kerîm’i başın-
dan sonuna kadar okuyup bi-
tirme.
havali:
bölge, etraf, çevre, ci-
var.
hemşire:
kız kardeş, bacı.
hıfz:
ezberleme.
hususan:
bilhassa, özellikle.
ispat:
doğruyu delillerle gös-
terme.
iştiyak:
göreceği gelme, öz-
leme.
kısmen:
kısmî olarak, bir kı-
sım.
maddeten:
sözde değil, fiilen.
mahdum:
oğul, evlât.
masum:
küçük çocuk.
medrese-i Nuriye:
nur med-
resesi; Risale-i Nur’ların okun-
duğu yerler.
medresetüzzehra:
Bediüzza-
man’ın doğuda (Van) yapılma-
sını idarecilere teklif ettiği, fen
ilimleriyle din ilimlerinin bir-
likte okutulmasını düşündüğü
üniversite.
mektep:
okul.
metin:
özü ve sözü doğru, se-
batkâr, itibar ve itimat edilir.
müşterek:
birlikte, beraber,
ortaklaşa, elbirliği ile yapılan
1...,377,378,379,380,381,382,383,384,385,386 388,389,390,391,392,393,394,395,396,397,...1032
Powered by FlippingBook