Emirdağ Lâhikası - page 323

eder ki, nasıl Hafız Ali gitti, denizlili onun yerine geldi,
acısını unutturdu; öyle de, bir Hasan Feyzi gitti, yerine
bir dârülfünun gelecek, inşaallah acısını unutturacak.
Umum kardeşlerime selâm.
ì®í
Œ
140
œ
Ev vel en:
kahraman nazif’in ve hakikaten nazif ru-
hunda ve sadakatinde kendi arkadaşlarının makine ile ve
sair cihette nura hizmetleri, bu memleketi cidden min-
nettar edecek bir vaziyettedirler. Cenab-ı Hak, onları
muvaffak eylesin. Âmin. Hususan makinelerinin mahsu-
lâtı hem zinetli, hem açık, hem sıhhatli
(HaşİYe)
olmasın-
dan, büyük bir muvaffakiyettir. Cenab-ı Hak, nazif’e çok
salâhaddin’ler, İbrahim’ler vermiş.
Benim kendi hattımla
Zülfikar
’ın başında bir parça ya-
zımı istiyor. gönderdiği yağlı dört sayfayı kendi yazımla
bu rahatsızlığım zamanımda bizzat yazamadığımdan,
ben söyleyip benim daimî kâtibim yazsın. Bazı kelimele-
ri ben yazacağım.
nazif kardeşimizin hem İstanbul, hem İnebolu nurcu-
larının namına bayram ve yeni sene teberrükü hesabına
gönderdiği maddî üç nevi teberrükü aldım. onların
Emirdağ Lâhikası – ı | 323 |
şarılı olma.
nam:
ad, isim, yerine.
nevi:
çeşit.
Nur:
Risale-i Nur.
Nurcu:
Bediüzzaman Said Nur-
sî’nin eserlerine ve fikirlerine ta-
raftar olan, Risale-i Nur’ları okuyup
neşreden kimse.
sadâkat:
bağlılık, doğruluk.
sair:
diğer, başka, öteki.
selâm:
barış, rahatlık, selamet ve
esenlik dileme.
sıhhat:
sağlık, esenlik.
teberrük:
bir şeyi bereket ve saa-
det vesilesi sayarak almak veya
vermek.
umum:
bütün.
vaziyet:
durum.
ziynet:
süs.
HaşİYe:
Bu defaki yirmi dört sahifede yalnız iki üç noktada (
ê
-
ì
)
olmuş, başka yok. Birçok kelimesi noksan, manen anlaşılır; daha ta-
mamına bakamadım.
âmin:
Yâ Rabbi! Öyle olsun,
kabul eyle!” anlamında dua-
nın sonunda söylenir.
bizzat:
kendisi, şahsen.
cidden:
ciddî olarak, gerçek
olarak.
cihet:
yön, sebep, vesile.
daimî:
sürekli, devamlı.
dârülfünun:
üniversite.
evvelen:
evvelâ, birinci, ilk
olarak.
hakikaten:
doğrusu, gerçek-
ten.
hat:
yazı, el yazısı.
hususan:
bilhassa, özellikle.
inşaallah:
‘Allah izin verirse’
manasında kullanılan bir dua.
kâtip:
yazan, yazıcı.
maddî:
madde ile alakalı, cis-
manî.
mahsulât:
meydana gelen,
elde edilen şeyler; meyveler,
ürünler.
minnettar:
bir iyiliğe karşı te-
şekkür duygusu içinde olan.
muvaffak:
başarmış, başarılı.
muvaffakıyet:
başarma, ba-
1...,313,314,315,316,317,318,319,320,321,322 324,325,326,327,328,329,330,331,332,333,...1032
Powered by FlippingBook