Emirdağ Lâhikası - page 322

Aynı vakitte, hacca gidip yeni gelen Bolvadinli bir Ha-
san yanıma geldi, nur dairesine girdi, risaleleri aldı, ten-
vir etmeye başladı.
üç dört saat sonra, emirdağının bir Hüsrev’i ve Fey-
zi’si, çok hayırlı olan tabib Hayri yanıma geldi. dedi:
“Buranın ehemmiyetli bir mektep muallimi Abdurrah-
man (bu muallim aynen Feyzi kadar nura hizmet etti)
nurlara talebe olmak istiyor. kabul etseniz,
Asa-yıMû-
sa
’yı vereceğiz.”
dedim: “Veriniz.”
Hem, o merhum Hasan Feyzi gibi az zamanda çok
hizmet eden kardeşimiz Mustafa osman’ın o günde
gelen mektubunu gördüm ki, kastamonu lisesini kıs-
men bir cihette şereflendiren ve şimdi dârülfünunu nur-
landırmaya çalışan mektepli Mustafa, nur makinesi
münasebetiyle nurlara zarar gelmemek için matbuat ka-
nununu hatırlatıp ihtiyatkârane muhaberesinden bahse-
diyor.
(HaşİYe)
Ben dedim: Hadsiz şükür olsun ki, bir muallim terhis
edildi, onun bedeline iki Hasan ve iki Mustafa ve üç mu-
allim ve bir çalışkan muallim, vazifeleri içinde denizli
kahramanının vazifesini görüyorlar. İşte bu hâl işaret
HaşİYe:
komünistliği, dinsizliği, anarşistliğin esaslarını neşreden bazı
ceridelere matbuat kanunları ilişmediği halde, bu vatan ve milletin te-
mel taşını muhafazaya pek tesirli bir surette hizmet eden
Zülfikar
ve
Asâ-yıMûsâ
mecmualarının makinelerine nasıl ilişebilir ve neden ilişir-
ler? Hakikaten hayret ediyorum.
bedel:
bir şeyin yerini tutan, kar-
şılık.
cihet:
yön, görüş açısı.
dârülfünun:
üniversite.
ehemmiyetli:
önemli.
| 322 | Emirdağ Lâhikası – ı
hadsiz:
sınırsız, sonsuz.
hâl:
durum, vaziyet, keyfiyet;
içinde bulunulan durum ve
şartların bütünü.
ihtiyat:
tedbirli hareket etme.
kısmen:
kısmî olarak, bir kı-
sım.
matbuat:
basılmış şeyler, ki-
taplar, gazeteler, vs.
mektep:
okul.
merhum:
rahmete kavuşmuş,
ölmüş, ölü.
muallim:
ders veren, öğret-
men.
muhabere:
haberleşme.
münasebet:
vesile, -dan do-
layı.
Nur:
Risale-i Nur.
risale:
kitap.
tabip:
hekim, doktor.
talebe:
öğrenci.
tenvir:
bir şey hakkında bilgi
verme, bir konu hakkında baş-
kalarını aydınlatma.
terhis:
izin verme, serbest bı-
rakma, salıverme.
1...,312,313,314,315,316,317,318,319,320,321 323,324,325,326,327,328,329,330,331,332,...1032
Powered by FlippingBook