çalışmasını ruhucanımızla tebrik ediyoruz. Cenab-ı Hak
onları muvaffak eylesin. Âmin. Ve hizmetlerini tam mak-
bul eylesin. Âmin.
ì®í
Œ
136
œ
Camiü’l-ezher ulemasına gönderilen iki nüsha benim
tashihimden geçmemiş olduğundan, bazı harekeler ve
Arabî kelimelerde sehivler elbette vardır. Hususan ahir-
deki Arabî Hülâsatü’l-Hülâsa harekelerinde ilm-i nahiv-
ce, başka nüshalarda müteaddit sehivler gördüm. onun
için, tam Arabî hocalarının tetkikinden geçmiş birer nüs-
ha
Asa-yıMûsa
(HaşİYe)
ve
Zülfikar
’dan, münasip gördü-
ğünüz zaman Camiü’l-ezher’e göndermekle beraber,
onlara yazınız ki:
nur risalelerinin Medresetüzzehra’sı, Camiü’l-ez-
her’in şefkatine çok muhtaç bir mahdumudur, bir talebe-
sidir, şiddetli düşmanların hücumuna hedef olmuş bir
şakirdidir ve bütün medreselerin başı ve âlem-i İslâm’ı
daima tenvir eden o büyük Camiü’l-ezher’in küçük bir
daire ve şubesidir. onun için, o âlikadr üstat ve müşfik
peder ve hamiyetkâr mürşid-i azam, bîçare evlâdına ve
şakirtlerine tam yardım etmesini onların ulüvv-i himme-
tinden bekliyoruz. o pek büyük üstadımıza takdim edilen
HaşİYe:
Yanımda bulunan ve noksan tashihimden geçen bir
Zülfikar
’la
bir
Asâ-yıMûsa’
yı size gönderebilirim. tam bir mukabeleden sonra, siz
isterseniz kendi nüshalarınızı Mısır'a gönderirsiniz.
ahir:
son.
âlem-i islâm:
İslâm âlemi, İslâm
dünyası.
âlikadr:
çok takdir edilen, yüksek
değeri olan.
âmin:
Yâ Rabbi! Öyle olsun, kabul
eyle!” anlamında duanın sonunda
söylenir.
arabî:
Arap diline ait.
bîçare:
çaresiz, zavallı.
Cenab-ı hak:
Allah; doğru, gerçek,
Hakkın tâ kendisi olan, şeref ve
azamet sahibi yüce Allah.
evlât:
veletler, çocuklar.
hamiyetkâr:
hamiyetli, onur ve
| 316 | Emirdağ Lâhikası – ı
haysiyet sahibi.
hareke:
Arap, Fars ve Osmanlı
yazısında, sessiz harfleri sesli
okumada kullanılan (üstün,
esre, ötre, vs. gibi) işaretler.
hususan:
bilhassa, özellikle.
ilm-i nahiv:
gramer ilmi, dil
bilgisi.
mahdum:
oğul, evlât.
makbul:
kabul edilmiş, geçerli.
medrese:
yüksek mektep,
üniversite.
muvaffak:
başarmış, başarılı.
münasip:
uygun.
mürşid-i azam:
büyük irşat
edici.
müşfik:
şefkatli, merhametli,
sevgi ve ilgi gösteren.
müteaddit:
çeşitli, bir çok.
Nur:
Risale-i Nur.
nüsha:
birbirinin aynı olan su-
retlerin her biri.
peder:
baba.
sehiv:
hata, yanlışlık.
şakirt:
talebe, öğrenci.
şefkat:
karşılıksız sevgi bes-
leme, içten ve karşılıksız mer-
hamet.
şube:
bölüm, kısım, takım.
takdim:
arz etme, sunma.
talebe:
öğrenci.
tashih:
düzeltme, yanlışını gi-
derme.
temin:
elde etme.
tenvir:
nurlandırma, aydın-
latma, ışıklandırma.
tetkik:
dikkatle araştırma, in-
celeme.
ulema:
âlimler, bilginler, ilim
sahipleri.
ulüvv-i himmet:
himmetin
yüksekliği; yüksek himmetli-
lik, yüksek gayretlilik.
üstat:
bir ilim ve sanatta üs-
tün olan kimse, öğretmen.