Emirdağ Lâhikası - page 311

taifesi içinde dâhil olduğunu bildiriniz. Ve onun hocası
İzzet’e de pek çok selâm ediyorum.
ì®í
Œ
130
œ
nur Şakirtleri, hiç siyasete karışmadılar, hiçbir partiye
girmediler. Çünkü iman, mal-i umumîdir. Her taifede
muhtaçları ve sahipleri vardır; tarafgirlik giremez. Yalnız
küfre, zındıkaya, dalâlete karşı cephe alır. nur mesleğin-
de mü’minlerin uhuvveti esastır.
ì®í
Œ
131
œ
Aziz,SıddıkKardeşlerim!
Bir meseleyi, çoktan beri size söylemek lâzım iken
unutmuştum. o da şudur: Mu’cizat-ı kur’âniye risalesin-
deki ekser ayetler, her biri ya mülhitler tarafından me-
dar-ı tenkit olmuş veya ehl-i fen tarafından itiraza uğra-
mış veya cinnî, insî şeytanların vesvese ve şüphelerine
maruz olmuş ayetlerdir.
İşte, Yirmi Beşinci söz öyle bir tarzda o ayetlerin ha-
kikatlerini ve nüktelerini beyan etmiş ki, ehl-i ilhat ve
fennin kusur zannettikleri noktalar, i’cazın lemaatı ve
belâgat-i kur’âniyenin kemalâtının menşeleri olduğu,
ilmî kaideleriyle ispat edilmiş; bulantı vermemek için
onların şüpheleri zikredilmeyerek cevab-ı kat’î verilmiş.
Emirdağ Lâhikası – ı | 311 |
mülhit:
İslam dininden ayrılan, Al-
lah’ı inkar eden, dinsiz, imansız.
Nur:
Risale-i Nur.
nükte:
ince manalı, ancak dikkatle
anlaşılabilen mana veya söz.
parti:
aynı siyasî gaye etrafında
birleşenlerin meydana getirdiği
kuruluş, fırka, hizip.
risale:
kitap.
selâm:
barış, rahatlık, selamet ve
esenlik dileme.
sıddık:
çok doğru, dürüst, hakkı
ve hakikati tereddütsüz kabulle-
nen.
şakirt:
talebe, öğrenci.
taife:
takım, güruh.
tarafgir:
bir tarafı tutan, taraflı.
tarz:
biçim, şekil.
uhuvvet:
kardeşlik, din kardeşliği.
vesvese:
şüphe, kuruntu, kalbe
gelen asılsız kötü ve sinsi düşünce.
zındıka:
dinsizlik, inançsızlık.
zikir:
anma, bildirme.
aziz:
değerli.
beyan:
açıklama, bildirme,
izah.
cevab-ı kat’î:
şüphe ve tered-
düde mahal bırakmayan ce-
vap.
cinnî:
cin taifesinden olan.
dâhil:
içine girme, sokma.
dalâlet:
iman ve İslamiyet’ten
ayrılmak, azmak.
ehl-i fen:
fen ilimleri ile uğra-
şanlar.
ehl-i ilhad:
ilhad ehli, doğru
meslek ve dinden, hak yolun-
dan çıkıp bâtıl yola sapan
imansızlar, dinsizler.
ekser:
pek çok.
hakikat:
gerçek, doğruluk; gö-
rülen bir şeyin aslı, esası.
i’caz:
mucizelik, insanların
benzerini yapmaktan âciz kal-
dıkları şeyi yapmak.
ilmî:
ilim ile ilgili, ilme dair.
insî:
insan cinsinden.
ispat:
delil göstererek iddiayı
sağlamlaştırma.
itiraz:
kabul etmediğini belir-
tip karşı çıkma.
kaide:
kural, esas, düstur.
kemalât:
kemaller, olgunluk-
lar, mükemmellikler.
kusur:
eksiklik, noksan.
küfür:
imansızlık, dinsizlik.
lemaat:
lem’alar, parıltılar,
parlayışlar.
mal-i umumî:
umumun malı,
umuma ait mal.
maruz:
bir şeyin etkisi ve tesiri
altında bulunma.
medar-ı tenkit:
tenkide sebep
olan, tenkit sebebi, vesilesi.
menşe:
esas, kaynak.
mesele:
konu.
meslek:
tutulan yol, sülûk edi-
len yer.
1...,301,302,303,304,305,306,307,308,309,310 312,313,314,315,316,317,318,319,320,321,...1032
Powered by FlippingBook